Benim size tavsiyem, en azından kendi avukat arkadaşlarımdan bildiğim kadarıyla, iyi bir avukat tutun onunla yürütün.
Kiracıların çoğu çıkmıyor, dava seçeneğine gidiyor çünkü dava masrafları daha ucuz.
Yani sizin temiz 1 sene o eve girememe ihtimaliniz var.
Arkadaşın dediği bazen kiracılar dava vs görünce cikabiliyor.
Burada yetkili arkadaşlar zaten yazar ama ben gene de bir avukata danismanizi tavsiye ederim çünkü arka planda da sizin cebinizden yukselecek kiraniz ile para çıkma durumu var.

Teşekkür ederim. Avukat tanıdığımız yok ama eşe dosta soralım bakalım tanıdığı olan varsa bu konulara bakan. Kiracı çıkmazsa bizi maddi olarak zorlar çünkü ordan aldığımız kirayı buraya veriyoruz. Evin kredisi devam ediyor onu ödüyoruz.. ev sahibimizin güncel değerden ödersiniz dediği 3,5-4 katı oldu zaten. Herkesin kendince haklı olduğu saçma sapan günlerden geçiyoruz

Bence bir avukat tutacaksiniz;
Bu işin en doğru şekilde yapilmasini sağlayacak. Bu noktada kiraciniz uzatırsa siz de evsahibi ile uzatın vs. Yani ev sahibi de kira artırmak istiyorsa dava açsın, o dava da belli süre sürecek. Bu şekilde en zararsız çıkarsınız gibi.

Bu tabi kiracinizin "tabi efendim tamam efendim" demedigi noktada. Ama dediğim gibi; kimse masraf yaptığı yerden Cat diye bu dönemde cikmaz. En azından ben duymadım. Belki de en doğrusu kiracı uzatmak isterse taşınma masrafı vs karşılayıp anlaşmak da olabilir. Bir sürü seçenek var o noktada ama bu iş cabucak biter vs diyen kimseye inanmayin, mahkemeler böyle insanlarla dolu.

İhtar çekilecek, dava açılacak.. süreler çok önemli. İhtarın tebliği önemli. Kira sözleşmesinde kaç ay önceden haber verilmesi gerekiği yazıyor önemli.

İstanbuldaysanız yardımcı oluruz.

ev sahibiniz 10 seneden önce çıkartamaz
+%25le devam edin kiracınız çıkana kadar

Dava ile bizim arkadasi 6 ayda cikardi ev sahibi. Hangi 10 yildan bahsediyoruz? 3.yiliydi.

Ihtiyac davasi

kendi oturacasa çıkartaabilir
çıkrtıp da oturmadıysa siz de dava açabilirsiniz

1 ay önce çekmeniz yeterli.

Ancak erken ihtar çekmenizde sıkıntı yok. Bence önce bir konuşun, derdinizi anlatın. Sonrasında ihtar çekersiniz. Böylesi daha etik olur.

İhtarınızı çekin. Sözleşme bitiminde, çıkmam derse avukata gidersiniz.


.

troy güvenilir. verdikleri fiyat piyasa fiyatına göre makulse ben hiç uğraşmadan troy’a verirdim.

Teşekkür ederim :)

Çok iyi fiyat vermişler, sıfır 64 GB 15-16 bin lira falan zaten. Bence zaman kaybetmeyin.

Troy yılların yetkili firması zaten, sorun yaşayacağınızı sanmıyorum.

Teşekkürler :)
Vatan bilgisayar da değişim kampanyası yapıyormuş ama almadan önce telefonun içini açıp bakıyorlarmış, bakınca da sızdırmazlık bir şeyi kayboluyormuş telefonun ve değeri düşüyormuş, ayrıca çizik içinde geri teslim ettiler falan yazmışlar şikayetvarda bazıları. Epey de fiyat kırıyorlarmış. Telefonun bi sorunu yok zaten sadece 3 yıla yakındır kullanıyorum ama hiç servise gitmedi, bozulmadı, düşmedi hep spigen kılıf ve ekran koruyucuyla kullanıldı yani durduk yerde içini açtırmak istemedim vatanda.
Ben de şimdi troy’da hiç telefonun içini açıp bakmadan pat diye 14 bin (128gb) deyince şaşırdım, firmayı da hiç bilmiyorum ilk kez gittim.
O zaman satayım oraya ben

fiyatta bir hata olduğunu düşünüyorum. internet sitelerinde iphone 11 için "11.700 liraya kadar" şeklinde fiyat yazmışlar. 3 yıla yakın kullandığınız, garantisi dolmuş cihaza bu fiyatı veriyorlarsa çok iyi bir rakam.

iphone 11'den geçiş için ek destek kampanyası var sanırım.

Şunu seçince 14 bin çıkıyor gerçekten (ama her şeyi tertemiz olmazsa fiyat kırarlar büyük ihtimalle)

i.ibb.co

ancak sahibinden/letgo'daki ölücülerle uğraşarak gerçek değerine satabilirsin. (oradan gelecek düzgün birine)

mağazalar hep daha düşüğe alır. (yeni iphone çıktığında değerinin üstüne 800 lira 1000 lira koyma kampanyaları oluyor onlar iş görebilir ama zamanında mediamarkt'ın 1300'e alırım dediği telefonu 2000'e satmıştık öyle düşün.)

Oradan gelecek biri düzgün müdür yoksa bizi harcarlar mı bilemiyorum :)) şans işi. saçma sapan insanlardan kastım şu dolandırıcı tayfa aslında, her gün yeni bir yöntem buluyorlar malum. Paranoyak olduk sayelerinde

kendi telefonunun özelliklerindeki ikinci el iphone 11'lerin mağaza fiyatlarına bak. ondan sonra da altına fiyat teklif edenlere cevap bile verme. sahibinden üzerinden de sadece mesajla ulaşabilme özelliğini aç ki telefonla arayıp darlamasınlar.

easycep.com

telefoncuya götürüp sattım ben. kutusu, kablosu,faturası her şeyi vardı. hiç bi kozmetik sorunu yoktu 128 gb telefona telefoncu 11bin verdi anlaştık. letgo vs uğraşılmaz bence de 300 500 için

Easycepten satabilirsin. İster online ister bazı avmlerxr mağazalrı var orda. Satabilirsin. Ben ordan sattım memnunum

Arada sırada bi kaç damla d vit damlayırım ağzıma kışın güneş bulunca kolumu sıyırırım kimse yoksa kazağı sıyırır üç beş saniyede olsa göbeğimi güneşlendiririm. Ama ben de düşük değilken böyle yapıyorum. Sen belki 20 30 saniye tutman lazım. Kolesterol de işte hayvansal yağlarda var sadece, hiç yememeye çalışırım yine de vücuduma giriyordur sütle peynirle yumurtanın sarısıyla yani. Ben sana sıfıra indir deyim ama illa ki bi yerlerden alırsın zaten. Bi de şey haftada 3 kere 30-45 dk arası tempolu yürü ya da temposunu salla kalbin sıkışmıyosa koş sen.

Diyet ve yaşam tarzğnda değişiklik yapın. D vit'den zengin besinleri beslenmenize ekleyin.

ekin.co
Şu bağlantıdan nerede güneşleneceğinizi yazın, size d vit sentezlemeniz için en uygun zaman aralığını verecek. Günlük 15-20 dk civarı bir aralığı oluyor. (Fakat bu mevsimde uygun dilim olmayabilir, bahardan itibaren oluyor)
1 hafta boyunca d vit ampul kullanıp güneşlenme zamanında güneşleniyorsunuz. Mümkün olduğunca duş almamaya, duş alınca da şampuan sabun vs kullanmamaya gayret ediyorsunuz bu süreçte. Güneşlenirken güneş kremi kullanmıyorsunuz. Bacaklar, sırt gibi vücudun büyük parçalarının direkt güneşle temas etmesi lazım.

bugüne kadar kaydettiklerini ayrı bir görüntüleme programı ile açman gerekebilir.

bunda sonra çekeceklerini şu makaleyi okuyup o şekilde bilgisayara atarsan sorun olmayacak

kb-tr.sandisk.com

Teşekkür ederim. Bildiğiniz bir program var mı acaba bunun için?

iphone'da da kabloyu takip bilgisayarimdan iphone olarak goruyorsun, erisime izin ver sorusunu evet diyerek gecmen gerekiyor. tiklayip foto klasorlerine ulasabiliyorsun, hayret neden bu durumu neden zorlastirmadilarsa iphone'da nadir kolay durumlardan biri.

edit: sacma bir son cumle yazmisim, ibret olsun diye duzeltmiyorum!

iphone'un kronik problemi.

çevrenizde macbook ya da imac falan kullanan varsa o yardımcı olabilir.


bir de şunu deneyin:

eksisozluk.com

Sorunuza pek cevap olmayacak ancak normalde kabloyu takınca iphone da bilgisayara resimleri direk atıyor. Sizde işler biraz karışmış. Yalnız kabloyu takınca telefon ekranına bir uyarı geliyor, onu onaylayınca bilgisayar iphone’u görüyor.

normalde kabloyu takınca direkt görüyor fotoları flash gibi,

ama havadan yolu: (bkz: airmore)
iphone'a bunu kur, browserdan da web.airmore.com'a gir qr'ı okut. Aynı modeme bağlı olmalılar. Oradan bakıp indirirsin.

kabloyu takınca sürücü olarak görmesi için önce itunes yükleyin

Şu one drive içe aktar deyip iPhone’u bilgisayarın artık görmemesini sağlamadan önce de şöyle bi problem vardı.
Şarj kablosunu bilgisayara takıyorsun telefon ekranına gelen izin vere basıyorsun, fotoğrafları bilgisayara atarken birden hata veriyor ve aktarımı durduruyor 3-4 fotodan sonra. Sonra da hepten telefonu görmeyi bırakıyordu tekrardan kabloyu çekip yeniden takıyordum falan. Bezdim ya :(
Şu an artık bilgisayar telefonu hiç görmüyor işte şaka gibi. Telefon ekranında yine de izin ver verme uyarısı çıkıyor. İzin ver diyorum ama bilgisayarda yok telefon pff

iTunes yüklemekle ne alakası var. Samsung’da olduğu gibi işliyor. Usb’yi tak bilgisayara, bilgisayar telefonu görecek, sonra güvenlik açısından kendi telefonununda kilit kodunu girip fotolara erişiyorsun. Bu kadar.

Zor olan benim bildiğim bilgisayardan iPhone’a fotoğraf yüklemek. :)

Bilgisayar görmüyor telefonu :(
Görürken de hata veriyordu zaten aktarım sırasında
Yani kabloyu takıp fotoğrafları atabilsem zaten hiç sorun yoktu yıllardır samsungla yaptığım bir şeydi, bu telefonda olmuyor işte :(

Öncelikle usb’yi bilgisayara takınca telefonun ekranında bu pc’ye güvenilsin mi uyarısı gelir ve kilit kodunu ister. Sizde oldu mu? Ayrıca resmî yardım için:

support.apple.com

Benim bilgim de çok yok bu sorunla ilgili ancak telefon hafızası çok dolu olduğunda bilgisayarın görmemesi ya da yarısında hata vermesi durumuyla karşılaştım.

Biraz hafızayı açıp fotoları da fazla yüklenmeden azar azar seçerek attığımda halledebilmiştim.
Kendi kendime de, herhalde işlem yapacak yeri kalmadığından oldu, üç beş temizlikle yer açayım rahat çalışsın garibim mantığını uydurmuştum.

İsterseniz bellek kullanımını bir kontrol edin.

eskiden kat irtifakına bankalar kredi bile çıkartıyordu sonradan çıkarmaz oldular kat irtifakı içinde imar barışı kaydı isteniyor yani en az 10-15000 TL yatırmanız gerekebilir hatta ilerki dönemde devletin birazdaha para kopartmak isteyeceği söyleniyor kat mülkiyeti en sağlamıdır bu paralar yatırdıktan sonra kat irtifakından kat mülkiyetine dönmek daha kolaydır çünkü sonuçta elinizde bir tapu var ama bildiğiniz gibi burası türkiye ne hak var ne hukuk, devlet imar konusunda her an hertürlü şeyi yapabilir iktidarın tek adam rejimi olması dahada kötüdür bir adamın lafına bakiyor herşey

Teşekkür ederim. 15 yıllık bir site. İmar affına neden başvurmamışlar anlamadık. Şimdiki sıkıntıları nedir, ileride başımıza neler gelebilir öğrenmeye çalışıyoruz çünkü 10 senemizi bu evi ödemeye harcayacağız eğer cesaret edip alırsak

Tapuda kat irtifakı görünebilir, fakat iskan almış ama mülkiyet için tapuda değişiklik yaptırmamıştır. Bunun nedeni tamamen keyfi de olabilir, malikler bir araya gelip karar alamamış olabilirler veya vergi borcu olabilir. Bu haldeyse alınır bence.

Fakat iskan alamamış olsa dahi, fiyatı cazip ise alınır. İmar affı bir kere çıktı ya seçimlere kadar en az 1 kere daha çıkar merak etme. Ama o masrafını düşünerek ucuza evi alman gerekli.

Kat irtifakı arsa üzerine inşa edilmiş bir binada hak sahibi olduğunuzu gösteren bir tapu türüdür, her şekilde elinde o dairenin sana ait olduğunu gösteren bir kıymetli evraktır. Eski yapılarda iskan şartı aranmıyor ancak yeni binalarda iskan yoksa elektrik bile bağlatamıyorsun. Sorunun cevabına gelince tabiki alabilirsin hali hazırda elektrik, su, vb aboneliği olan bir daire pekala alınabilir ve uzun yıllar oturabilirsiniz, bir gün apartman olarak toplanıp hadi iskan alalım denirse o dertten de kurtulursunuz.

İskansız eve kredi vermeme durumu da yok daha 1 ay önce benzer bir daireyi kredi ile aldım sorunsuz.

Çok teşekkür ederim cevaplar için

Geçmiş olsun. Bence radyoterapi ertelemeye gelmez. Ancak, yanınıza bir battaniye alsanız, en azından sırtına, bel altı bölgeye sarsa, daha az üşür belki? Bir de, doktorunuza danışarak, Imuneks türü bağışıklık güçlendirici bir destek alabilirsiniz belki...

çok zor bir durum. sabır diliyorum. internette arattım ingilizce kaynaklar ne diyor diye ama kimse net bir şey söyleyemiyor. durumun zorluğundan dolayı.

ingiltere sağlık bakanlığı hastalarına ulaşacakmış 23 marta kadar. sanırım tedavinin devamı hakkında bilgilendirme. bu da hiç önlem almayan ingiltere ha.

bence en temizi 184ü arayın. durumunuzu anlatın. buradan alacağınız cevaba da güvenmeyin. doktorunuza sorun. ona da çok güvenmeyin çünkü onun da elinde yeterli veri olduğunu sanmıyorum.

biraz daha araştırdım. hep ingiltere sonuçları çıktı. doktorlardan hastalarını gruplamaları istenmiş. çok acil ameliyat ve ağır vakalarda tedavi öneriyorlar. ama yine de doktorunuzla görüşün diye not düşüyorlar.

184’ün cevabı “size gidin veya gitmeyin diyemeyiz”.. bir şey beklemiyordum zaten onlardan ama neyse sormuş olduk. Doktoru da suskun bir insan mı yoksa bir şey derim başıma bela alırım diye mi korkuyor anlamadım :( Ertelemeye gerek yok demiş sadece, on soru sorarsın bir tanesine kısacık cevap alırsın ya o hesap.
hani şimdi “gelme her taraf corona, kaparsan kurtaramayız seni ölürsün” dese, annem de bi tanıdığına söylese, o diğerine o öbürüne derken panik yaşanır doktor soruşturma geçirir diye kendisi için de belki korkuyordur dedim. Yoksa acaba ”radyoterapiyi ertelesek garanti ölecek, şimdi belki bir ihtimal yaşar” diye düşünüp mü ertelemiyorlar.
Hastaları düşünerek mi kendilerini düşünüp başkanlıkla hükümetle uğraşmamak için mi karar aldıklarını bilemiyorum işin aslı. Kendilerince haklıdırlar bi şey diyemem ama işin doğrusunu bilebilseydik iyiydi, ona göre davranırdık :(

yazdigin hicbir sey onemli degil aslinda. "yaptığım iş zor değil ... ve bana bişey katmıyor" eger bunu diyorsan sirketi yada departmanini degistir. seni zorlamayan ve sana birsey katmayan yerde durmanin anlami yok. mesleki yonden seni tatmin edecek biryer bul. boylece hem isinden memnun olursun, hem ise giderken ayaklarin geri geri gitmez, hem de is yerindeki absurt kisiler/hareketler/olaylar vs cok da gozune batmaz.

Üç dört günde bir iş ile alakalı duyuru açıyorsun. Bu kadar mutsuzsun kaç o ortamdan.

1. iş arkadaşlığını gerçek arkadaşlıkla karıştırıyorsun.
2. işin sana hiçbir şey katmadığını ve kolay olduğunu düşünüyorsan hala yeni bir iş aramıyor olman çok büyük hata.
3. emin değilim elbette ama sanırım akıllı iş arkadaşların yok. buna rağmen işlerin eski haline dönmesini istiyorsan tam bir beyaz yakalı gibi davranıp birbirlerinin arkasından dedikodu yapacak kuyularını kazacaksın. belki ekmekleriyle oynayacaksın. epey düşük şeyler bunlar. umarım yapmazsın.

Bence hiçbirini umursama, samimiyet kurmaya çalışsalar da yakınlaşma. İşle ilgili konuşmak ve günaydın, iyi akşamlar gibi kelimeler haricinde işyerindeki insanlarla iletişim kurmamak gerekiyor bence. Bu benim şahsi tecrübem ve bu kararı aldığımdan bu yana kafam rahat. Kimseyi bana trip atabilecek, nazını geçirecek kadar yaklaştırmıyorum kendime. Ama kimse de kendisiyle küs olduğumu iddia edemez. Yarım saatlik öğle arasında on dakika saçma sapan muhabbet edeceğim diye kimseyi çekemem şahsen. İşimi yaparım, boş vaktim olursa da bir şeyler okurum. İşyerinde sosyallik huzur bozar. Bugün değilse yarın.

çok iyi anlıyorum . benzerini bir önceki iş yerimde yaşamış ve psikolojik olarak tükenerek istifa etmiştim. tam da benim gibi gözüken, benzer şartlarda yetişmiş okumuş etmiş insanların bu kadar kötü olabileceğini ilk o zaman görebilmiştim galiba onun da şokuyla davranışların üzerimdeki etkisi katmerlenmişti. tanımladığın şekilde biri ile anlaşabilip seni dışlamışlarsa zaten çok da anlaşabileceğim tipler değillermil aslında. basitçe. ilk yoruma katılıyorum ortam haricinde yapılan iş tatmin etmiyorsa kesinlikle oraya daha fazla emek- zaman harcamamaya, yeni yol çizmeye gayret etmek en güzel olur. kısa vadede mümkün değilse de. o anlaşabildiğim arkadaş hariç diğerleriyle iş konusu dışı muhabbet yaratmaya çalışmazdım. kesinlikle tepkili ya da işi zora sokacak değil de tamamen nötür, herkes işe yeni başlamış mesafesinde ortak işlerimi hallederdim.

çok benzerini yaşamıştım yıllar önce. bahsettiğin tarzda grup vardı, grubu kontröl eden fitneci (ki arkadaşımdır hala yine de :D) patronla takışınca grubun geri kalanı patronla bir olup bunu harcamışlardı :)

mevcut işinizden tatmin olmuyorsanız zaten oradan kaçmaya bakın. işi seviyor ve geleceği planlıyor olsaydınız, günlük motivasyonunuz zarar görse de takmayın derdim. yeni gelenlerle, onların dışladıklarıyla filan kendi grubunuzu kurun. kim ki bunlar cürümleri kadar yer yakarlar. bir süre sonra teker teker gelip yanaşmaya çalıştıklarını bile göreceksiniz :) gariptir bu iş ortamları. çok duygusal bakmayın, stratejik bakın derim.

batch kodu işi tamamen yalan dolan ya, ben dior'un kendi mağazasından aldığım parfümü taratıyorum 2018 aralık diyor, oysa ki ben 2016 senesinde falan almıştım. Arkadaşın trendyol'dan aldığı parfümün batch kodunu arattık 2012 çıktı, ama bir iki parfümde daha denedikten sonra güvenilir olmadığını gördük. Sonra şişeyi açtık baya normal gibiydi, şişe tasarımı, kutusu vs. bilemiyorum.

Sahte olma ihtimali her zaman var. Trendyol'da satılan bir çok ürün sahte. Mesela 80 tl'ye Converse gördüm birinde bu imkansız. Üstelik çeşitler arasında Converse'nin asla üretmediği renk ve modeller de mevcuttu.

benim aldigim bir iki tanesi sahte cikmadi. ama oyle asiri ucuz da degillerdi.

Tarihi geçmiş parfüm gelmişti bana. Başka bir siparişte daha sorun olunca üyeliğimi iptal etmek istedim. Üyelik silemiyorlarmış şirket kuralıymış. Bu kuralı koyma amaçları her neyse hoşuma gitmedi bir daha asla kullanmayacağım bir yer. Tavsiye de etmiyorum.

merhaba. şu anda bireysel silahlanma için en kolay yöntem ruhsat işlemleri ve harçlarının kolaylığından dolayı av tüfeği almaktır. av tüfeklerinin kendileri ve mühimmatları fiyat olarak ucuzdur. iyi eğitilmiş ellerde ve uygun mühimmatla 150 mt. ye kadar etkili olarak kullanılabilir.
av tüfeği alabilmek için:
1) Talebine ilişkin İlçe Emniyet Müdürlüğüne hitaben dilekçe, (emniyet müdürlüğünde yazıyorsunuz)
2) Nüfus cüzdan fotokopisi (nüfus cüzdanı asli müracaat esnasında aranacak, diğer belgelerle birlikte karşılaştırma yapıldıktan sonra ilgiliye iade edilecektir. Nüfus cüzdanında vatandaşlık numarası bulunmayanlardan vatandaşlık numarası istenecektir),
3 ) Son bir yıl içinde çekilmiş 4 adet fotoğraf,
4) Silah ruhsatı istek formu, (emniyet müdürlüğünde var)
5) Arşiv kayıtlarını içeren adli sicil belgesi,(e-devlet üzerinden alınan kabul ediliyor)
6) Silah ruhsatı alınmasında sakınca bulunmadığına dair sağlık raporu, (sağlık ocağından alınan kabul ediliyor ancak üzerinde özellikle "nörolojik, fiziki ve psikolojik olarak silah almasında sakınca yoktur" ibaresini istiyorlar)
7) Yarım Kapak Dosya
8) Yeni çıkardıkları vergi borcu yoktur yazısı. Vergi dairesinden alınıyor. 1000 tl den az vergi borcu olması lazım.
9) Harç. En son 31 tl idi yanlış hatırlamıyorsam. 5 sene için.

yukarıdaki 9 madde gözünüzde büyümesin planlı olursanız en fazla 1 gün içinde işlerinizi halledersiniz. 15 güne kadar satın alma belgeniz çıkar. Sonra istediğiniz silahı alıyorsunuz. aldıktan sonra emniyete götürüp ruhsata işletince iş bitiyor.

deprem için ben ve eşimin hazırlık çantasında birer adet tabanca ve bıçak bulunuyor (telsizler, acil durum kitleri, yüksek enerjili yiyecekler, su filtreleri, kıyafetler, güneş enerjisi ile sarj kitleri vb de bulunuyor elbet) ancak tabanca kullanımı tüfek kullanımına göre daha zordur. daha çok eğitim ve çalışma gerektirir. ruhsatlı olarak satın almanın maliyetleri de muhteşem devletimizden dolayı çok yüksektir. kaba bir hesapla bir kişi için maliyet 8-9 bin lirayı bulacaktır. (bunun 2.500 tl si silah, geri kalanı harç vb.) taşıma zaten alamazsınız, bulundurma ile poligona gitmek için izin yazısı almak, mermi maliyetleri ve yıllık 250 mermi istihkakı filan çok sıkıntılı işler.

eğitime gelince. bildiğim kadarı ile bu işi profesyonel olarak yapan kurumlar yok. olanlar da güvenlik firmaları veya yakın korumalara eğitim veriyorlar. vakit ayırırsanız anadolu yakasında gittiğim poligonlarda temel eğitimi ben verebilirim.

Cok cok cok tesekkur ederim :)
Ilk prosedur kisimlarini tamamladiktan sonra egitim icin sizi rahatsiz edecegim muhtemelen. Tekrar cok tesekkur ediyorum vakit ayirip yardimci oldugunuz icin.

rica ederim. zaman bulabilirsek deprem öncesi hazırlıklarla ilgili de yardımcı olurum. çanta hazırlığı, kaçış rotası, ilk yardım, basit tıbbi müdahale, yaralı taşıma vb. konularında da temel noktaları konuşuruz. eşim ve benim için de tekrar olur.

Hastalığını google'a yazmak kanser olmaktan daha kötü. Yapma. Ama madem yaptın, İstanbul Avrupa'daki daki en iyi göğüs hastalıkları hastanelerinden birisi Halkalı tarafındaki Mehmet Akif Ersoy agöğüs Hastalıkları Hastanesi imiş. Doktor yakınımın yalancısıyım.

"rontgendi baska tahlillerdi zaman kaybetmektense tedaviye basladi."

Röntgen çektireceksin.

@lim5 nerede cektireyim

Göğüs Hastalıkları, herhangi bir devlet hastanesi. Orada şüpheli bir şey çıkarsa daha iyi bir hastanede ileri tetkiklerini yaptırırsın.

ahmet rasim kucukusta.
reha baran.

kimliğini yenilersen yapamaz yenilemezsen yapar. soyadın değişse bile yenisini almadığın sürece geçerli kimliğin o..

evlilik sebebiyle soyadim degistiginden yeni kimlik icin basvurdum gecen hafta. Bana gecici kimlik belgesi yerine gecen bir kagit verdiler. Artik eski kimliginiz gecerli degil, bu kagidi kullanacaksiniz yeni kimliginiz adresinize gonderilene kadar, dediler.
Ama yine de kayip ilani/bilgisi vermek gerekir mi herhangi bir yere nufus mudurlugune sorsaniz en iyisi sanki.

Esya dahil ediyosak 50 60 bin.

2 dugun 1 balayi 25 verdim zaten.


edit takılar hariç tabii.

70 bin civarına mal oldu ama her şeyiyle, 2 düğün, eşya, balayı, kıyafet, organizasyonlar vs vs

Haftasonu nikah+nikah salonu ve dis mekan fotograf cekimleri totalde 1800.
Dugun yapmadim.
Gelinlik nikah sekeri araba vs ivir zivir seylerin toplami 5-6 bin civari tuttu.
Balayi icin bir haftalik kafamiza gore arabayla ayvalik assos canakkale tarafina gittik spontane denk gelen yerde kaldik gezdik 2 bini bulmamis.
Yuvarla hadi hepsine 10 bin de.
Dugunden tek farki oynama gobek atma falan olmayisiydi. Herkes icinde kalir dugun yap falan dedi ama gram pisman degilim. Istanbuldaysaniz sisli belediyesinin macka parki icinde bir evlendirme dairesi var kir dugununun oynamasiz olanini dusun o sekilde oldu yani. Gayet guzeldi bence tavsiye ederim.

Esya konusu zaten kisiye gore degisir. 15-20 bine de sifirdan ev kurarsin 100 bine de.

Bence her turlu harcamanin minimumda tutularak atlatilmasi gereken bir surec bu. Daha mantikli ve iyi bir arastirmayla cok daha ucuza da gelebilir.

Takı dışında aklına gelebilecek her şey 75.000 olacak gibi duruyor. Şu an yarıladık iki ay içinde göreceğiz, çıkacak hesap.

Merhaba. 6 yillik arastirmaci kediciyim.
Kediniz 10 ay boyunca disarida yasam surmusse eve alismasi zaman alacaktir ama muhakkak alisacaktir. Kumuna yapmasi bile alistigini gosterir.

Size alismasi icin onu yas mamalarla cildirtin. En sevdigi yiyecegi kesfetmeye calisin. Ki buyuk ihtimalle konserve mamaya deli olmayan kedi gormedim.

Ish mevzuuna gelince... Kaliteli bir mama kullanin. Mama degisikligi yapmayin. Probiyotik verin yogurt falan.

Ic parazitini yaptirin. Bagirsak enfeksiyonu olabilir antibiyotik kullanin.

Son olarak. Ona veda etmeyin.

*Ishal mevzu

Doktoru mamaya alışmaya çalışıyor dedi. Tam götürmeye hevesleniyorum, düzeliyor. Sonra azıcık korkuda yine başlıyor. Zaten alışma evresinde olduğundan evden çıkarıp iyice depresyona sokmak istemiyorum. Ama cumartesi götürmek zorunda kalacağım, çünkü dış parazit aşısı kalmış. İç paraziti vurmuşlar.

Merhaba :) disarda buyudugu icin bu davranislari normal, zamanla isinacaktir size. Hic miyavlamayan sadece guruldayan bir suru kedi var hic endiselenecek bir durum degil :) sizi izlemesi tanimaya calistigini gosteriyor, size alisip rahat ettigi zaman oyun oynamaya baslar yaninizdayken de. Klinikteyken verilen mamayla simdi sizin verdiginiz mama farkliysa bu mama degisiminden dolayi ishal olabilir cok da normal bir durumdur cumartesi gunu gittiginizde diski muayenesine gerek gorecek bir seyden suphelenmezse hekiminiz muhtemelen bir simbiyotikle bile hemen toparlanacak bir ishaldir uzulmeyin. Tuy konusunda onemli olan mucadele azmidir :) kedi tuy doker. Iyi bir beslemeyle bu minimuma iner ama yine de az da olsa doker. Tuy toplama taraklari, evdeki esyalardan tuy toplamak icin yapiskan bantlar, elektrik supurgesi, giysiler ve diger yikanabilir seyler icin camasir kurutma makinesi cok iyi is goruyor. Zamanla her sey bir rutine girecek korkmayin.

Sehir istanbul

bir endodontiste gitmenizde fayda var. kanal post yerleştirilirken dişin delinmiş olma ihtimali (küçük bir ihtimal) var. dişin 2ye bölünmüş (vertikal kırık) de olabilir. zorlu tedavi aşaması var, genelde çekime gidiyor ama kurtulan dişler de var.endodontist çözer olayı.
eğer hiçbir sorun yok derse periodontiste git. diş etinden kaynaklı olma ihtimali de var

Cok cok tesekkurler :)

Sorunlu dişe yönelik tomografik inceleme ile kesin sorun anlaşılacaktır, @koybasigillerden'in dediği gibi kırık var mı yok mu vs. diye.

Çok fazla iyileşen fistül ve devasa lezyonlar var, sorunun kökeni bulunursa tedavi edilme olasılığı çok yüksek ancak kırık varsa kırık hattına göre yorum yapacaklardır. İyi bir endodontiste gidin + 1

Bir sey olmaz kediye, 9 cani var neticede. Sogukta birakmayin, oksamamazlik etmeyin, ac kalmasin, bir de onune eglencelik kagit burusturup atin dunyada ondan mutlusu olmaz.

Cemallllllec kanka ne iyi etmişsin ya :) hapşırır onlar ya bi şey olmaz merak etme
Hafta sonu bi daha bi gösterirsin veterinere

Sizinle alakalı değil... Yavrunun bir aylık olması ki en az bir buçuk ay anne sütü almalıydı, başlıca bir sebep. Bu kadar küçük bir yavrunun Bağışıklık sistemi düşük olur. Yapılacak iğneler de muhtemelen zylexis. Bağışıklığı uyarmak için yapılır. Ya tamamen düzelir ya da imuneks şurupla, roferonla devam ederler diye tahmin ediyorum. Belki çok küçük dozda antibiyotik de başlarlar ama umarım gerek kalmadan atlatır yavru. Bu süreçte sizin yapmanız gereken şey hekiminizin tavsiyelerine harfiyen uymak, yavruyla ilgilenmek ve mutlaka ama mutlaka yemek yemesini dikkatli şekilde gözlemlemek. Yemediğini fark ettiğiniz günün sonunda hekiminize bildirmeniz gerekir. Güzel haberler bekliyoruz :)

KeDicik yiyo ya. Maşallahi var. Ek bi soru sorayim arada cok fazla tirmaliyo ve isiriyo. Her yerim tirmik izi. Sut disi isirsin dedim ama gittikçe fena isiriyo.

@what, nerdesin la özledim seni

yavruyken ısırma ve tırmalama durumları oluyor, büyüdükçe azalacak ama o zamana kadar biraz delirtebilir. sakin ol, enerjisini oyuna yönlendirmeye çalış.

kedi nasıl oldu kanka

bugün yine veterinere götürdük. 2. kısım aşısını oldu. yarın son kısım ama bugün hapşırma daha azaldı. ateşi genellikle geceleri çıkıyor.

anneniz kendince haklı. yani doğasına hiçbir şekilde müdahale etmek istemiyorsanız bu risk hep olacak, yapacak bir şey yok. ama ben kısırlaştırmaktan yanayım, evet doğalarına müdahale etmek kısırlaştırmak. ama belli bir amaç doğrultusuna yapılan bir şey. psikolojisi bozulmuyor, daha mutlu ve oyuncu bir kedi oluyor hatta. ama duyuruda kısırlaştırmak üzerine tartışmaya girerseniz de çıkamazsınız.

kısırlaştır

" bir çarpma sesi geldi ve bir koştuk ki kedimize araba çarpmış. fakat kedimiz ortada yok"
kan izlerini takip ettin öyle mi?
evcil hayvanlarla alakayı bırak!

@kenar

söylediğinden birşey anlamadım. neden evcil hayvanlarla alakayı bırakıyorum ? hayvan çarpmanın etkisiyle bulduğu ilk kapalı yere saklanmış onu ordan çıkardık ve hayata döndürdük. burda neyi yanlış buldun açıklar mısın ? hayvanın dışarı çıkmasına izin vermekle mi ? o hayvan evdeyken nasıl yalvarıyor görde izin verebiliyormusun vermiyormusun kendin karar ver. yine de asıl noktayı anlamadım

Bu sefer ucuz atlatmışsınız. Bir dahaki sefere cesedini de alabilirsiiniz kucağınıza, ki bundan beteri can cekişmesini görebilir, ömrünüz boyunca kulağınızdan gitmeyecek feryatlarını duyabilirsiniz.

Kısırlaştırın ve sokağa salmayın. Sokağa saldığınız sürece kısırlaştırsanız da kısırlaştırmasanız da büyük risk alıyorsunuz. Sokağa çıkmak için miyavladığında dikkatini dağıtın ve pencerelere dikkat edin. Bir süre sonra alışıyorlar evden çıkmamaya.

bütün kedileri kısırlaştırmak gerekiyor, neden çekiniliyor anlamıyorum, kedinin sağlığı için de daha iyidir, daha uzun yaşar, dişi kedilerde bazı kanser türlerini önler, tüm kediler için kısırlaştırma en doğru seçenek zaten, başka sebebe gerek yok.

Bizler Şehirleri kurup arabalarla gezmeye başladığımızda zaten kedinin doğal ortamı diye bir şey kalmadı. Veya eğer sokak onun doğal ortamı diye düşünüyorsak, yine eve aldığımız anda onun doğasını bozmuş olduk. Bence kısırlaştırmalısınız. Sadece araba çarpmaması için değil, çiftleşme için yapılan kavgalar ve Bulaşıcı hastalıklar için de. Ve aşısı olmayan hastalıklar da var. Aşısı yok demek, tedavisi de yok demek. Sokakta en Yaygın olan ve bu aralar en çok hayvan Kaybettiğimiz fip ve fiv gibi... Ben olsam sokağa da bırakmam. Dışarıya çıkmak için evde ağlaması mı yoksa hastalık kapıp gözünüzün Önünde günden güne erimesi mi... Insan yaşamadan bilmiyor. Yaşadığında ise çok geç oluyor. Tedbirli olmak lazım diye düşünüyorum. Günün birinde elbette ölecek, kabul etmek zor olsa da... Emin olun o üzüntünün üzerine vicdan azabı da eklenirse çok daha zor bir süreç oluyor. Acaba kısırlaştırmış mı olsaydık, acaba sokağa salmasak daha yaşar mıydı vs vs...

yarın öbür gün çiftleşen kedinizin doğumuna sebep olduğu yavrular ortaya çıkınca hepsiyle ilgilenebilecekmisiniz? yetişkin bir erkek kedi için bile ölüm tehlikesi varken yavrular nasıl yaşayacak? bir değil iki değil her sene birsürü yavru oluyor. benim oturduğum yerde bile çeşitli nedenlerle ölüyorlar. daha bugün iki gözü de iltihap kapmış annesi terketmiş bir kediyi veterinere götürdüm. ama imkanım olsa en azından mahallemdeki erkek kedileri kısırlaştırırım. dişi kedilerin hem operasyonları daha zor hem de daha hafif atlatıyorlar kızgınlık dönemini. cins kedisi olanlara bile kısırlaştırmalarını öneriyorum. doğal seleksiyon, güçlü yavrular zaten hayatta kalıyor diye düşününce bile içim bir tuhaf oluyor. hayvanın içgüdüsü diye yaptığını düşünüyorum. herhangi bir zevk aldığını sanmıyorum. o kadar sofistike bir mesele değil. hatta belki hayvan acı bile çekiyor olabilir. kısırlaştırın lütfen. veterinerinize danışın en azından.

euygulama.dpb.gov.tr

şurada açıklanmış işte. kadro sayısı vs belli. ama yoğunluktan açılmıyor.

çok teşekkürler :):)

haber siteleri google'da çıkmak için zırvalıyor, facebookta kpss falan beğenirsen maalesef bütün insanlar ordaki saçma linkleri atıp gerçek sanıyor. en son elazighaber.com zirvede çıkıyordu, bu aralar kime geçti bilmiyorum.

memurlar.net'e de bakmıyorsan çok ayıbediyösün sevgili cbnce :/

evet, osym'nin sitesinde yazar .

teşekkürler :)

veteriner değilim

markaya göre aşı etkinliği vs değişmez insanlarda. en fazla şöyle olur (hpv'de var mesela), bir markada 4 suş, diğerinde 2 suş olabilir. yardımcı maddeleri farklı olabilir.

hani veteriner bundan da demiş olabilir, belki o aşıda daha fazla suç vardı.

kendi yaptığı aşı 3 suşluymuş, ama yaygın olarak kullanılan 2 suşlu. o da baştan belirtseydi yaygın olmadığını ya ondan yedek alırdım ya da ilk aşıyı da yaygın olan markadn yaptırırdım. çaresiz kaldım. şu an yayılmasından korkuyorum :/

sorun olmaz siz yeni gittiğiniz hekime söylediyseniz eski markayı, ona göre ayarlamıştır. önemli olan etken madde. marka fark etmez :)

hmm ben de size mesaj atacaktım, nickinizi unuttuğum için buraya yazayım dedim.çok güzel oldu cevap yazmanız :) içim rahatladı, bi de balkonda takılıyor çok fazla, o da mantarın çabuk geçmesi yönünde etkili br şey değil mi? ona göre balkona daha çok teşvik edeyim eheh

:) mantar olan bölgeler nemli kalmasın yeterli. iyileşme daha hızlı olur. bir de söylemişlerdir gerçi ama karbonhidrat ağırlıklı besleniyorsa süre uzayabilir. profesyonel mamaysa sıkıntı yok. düzelir merak etmeyin. siz kullandığınız mamayı veya evde kendiniz hazırlıyorsanız onun içeriğini anlatın hekiminize, gerekirse bir kan değerlerine de bakarlar, eğer beslenme yetersiz geliyorsa ona göre önlem alınır şimdiden, en azından tekrarlama sorunu olmaz sonradan :)

aferim. hayvanı ishal yaptın büyük ihtimalle, kapını önünde sarı sıvı bulmanızı geçtim, hayvan kıvranıp durmaz umarım gece boyunca...

acı falansa bir de dokunabilir.

allah rahmet eylesin.


bizim burada sitede bir kız vardı köpeğe sandviç yedirmişti köpek vefat etti.

acı değildi. içindeki kıyma pişmiş, dış kısmı pişmemiş sadece.

olay pişmiş pişmemiş olmasında değil zaten. insanlar için hazırlanmış gıdalar köpeklerin midelerine ve tüm metabolizmalarına dokunuyor. içerdiği yağlar çok zarar veriyor. vs vs. bir daha vereceğin zaman kuru mama alıp verebilirsin istersen.

zamanında böyle ev yemeğinden ölen köpekler ben de biliyorum, hayvanın cildinde yaralar açılmıştı en son evresinde hatta...

kuru mama alabilecek durumda değildim o sıra. peki şöyle sorayım, kuru mama yoksa yanımda ve aç bir hayvan varsa neyle besleyebilirim? veya beslemeyeyim mi hiç?

mesela tavuk varsa evde göğüs falan, hiç yağ koymadan tavada biraz pişirerek verebilirsin. vermeden önce soğutmalısın ama, sıcak olarak verme.

Annesinden gizli yemek kaçırıp veren insan, nasıl tavada tavuk göğsü çevirip, soğutup versin @loveinaflipbook? :)

Hocam yoğurdun içine ekmek doğrayıp verin, en basitinden. Yoğurdu hemen poşete koyar indirir, ekmeği de aşağıda ufalarsınız içine. Bizim yazlıktaki köpekler açıklıktan elimizdeki kuru ekmeğe atılıyorlardı. Çareyi yanımda mama taşımakta bulmuştum ben. Çantanızda mama taşıyın derim. Hazırlıksız yakalandığınız durumlarda yoğurt ekmek en pratiği. Çöpteki bayat, kimi zaman bozulmuş yiyecekleri yiyor yavrucaklar açlıktan, yoğurdu haydi haydi yer.

sokak hayvanı olduğu için bir şey olmayacak. hatta ev hayvanı olsaydı bile olmazdı; bu, köpeğe nasıl beslenme alışkanlığı verildiği ile alakalı. çok hassas yaklaşılırsa köpek hassas olur, kalıtsal bir sorunu yoksa. kangal bildiğin hamur yer mesela veya çaylı ekmek. bizim küçük ev köpeğimiz(cinsi fino) pilavı severek yiyor. bu sokak hayvanı olduğu için hiçbir şey olmayacak, neler neler yiyor onlar. adam aç zaten.

edit: ayrıca, çok aşırı derecede iyi kalpliymişsin. hem içli köfte verecek kadar hem de karnı ağrır mı diye düşünecek kadar.

en ucuz ve basit yolu makarna... annem tavuk cigerini az haslayip makarna-ekmek ne varsa karistirip verir.

tuzlu, baharatli, tatli olmayan her seyi verebilrsin:)

hiç bir şey olmaz.

sokak köpekleri o yaşa gelene kadar neyle besleniyor sanıyorsunuz. çöple evet bildiğiniz çöpün içinden buldukları yiyecekler ile.
yani o köpek neyi yiyip yemeyeceğini bilir.

o köpeğe şeker verirsen kör olur, insan gıdasıyla beslersen böbrekleri bozulur hikayesi 15 yıl yaşayan sahipli hayvanlar için. bu sokaktaki garibim 3 yaşını görebilirse çok şanslı :(

bir şey olmaz rahat olun

en ucuz besleme yolu, kasapları bi dolaşın. etsiz kemik alıp haşlarsınız. suyuna ekmek doğrarsınız. biraz daha paranız varsa kasapların satmadığı sakatat kısımları oluyor. onları alıp iyice haşladıktan sonra verirsiniz. keşke imkan olsa en iyi şekilde beslenebilseler fakat imkan yoksa karnının doyması bile güzeldir. normalde salça, soğan, sarımsak yememeleri lazım ama (bu kısımları ayıklarsınız) sokak hayvanı, zaten çöpte bulduğunda açlıktan yiyor. evde artan pilav, makarna, yemek artığı ne varsa götürün yer o. bunlardan ölmez.

sokakta annesi olmadan bakılması pek mümkün değil. yaklaşık 2 saatte bir beslenmeleri gerekiyor.
ist'da ya da diğer büyük şehirlerde kliniklerde sütanne bulmak daha kolay. küçük şehirlerde de yine şansınızı deneyebilirsiniz tabi.

Sokakta dediğim bizim sitede. Yani av olma sorunu yok. Fakat beslenme sorunu var. Veterinere mi bırakalım?

pet shop ve veterinerlerde yavru kediler için biberon ve süt tozu var. ondan hazırlayıp içirebilirsiniz.

Yakınlarda doğum yapan bir kedi var. Sokakta ve biraz uzakta yaşıyor ama o. Hem sokakta olmasından dolayı hem de diğer yavrularla sorun yaşayabileceğini düşündüğüm için o süt anne olayı mantıklı değil gibi.

Sutanne sizden cok daha iyi bakar hele ki siz anneye mama/su desregi verirseniz. Burda problem hayvanlari yedirmekten cok her 2-3 saatte bir popolarina islak pamukla masaj yapip tuvaletlerini yaptirmak. Su an diskilama refleksleri yok, annelerinin yalayarak yaptirmasi lazimdi.

eline alma mikrop kapalar. ayrıca biberonla sür verebilrisin

@physcos physcos Süt anne elbet daha iyi bakacaktır. ben diğer yavrular ve bizde sitedeyken, orada sokakta olmasından dolayı söyledim. oradaki kediye bakılıyor. yemeği suyu vs. veriliyor. sorun yok

@cigerdelen bir o kedi var 2 yavrusu olan bir de 6 yavrulu bir tane var ama cadde üzerinde. veterinere elbette danışacağım da daha küçücük bir şeyler. taşımak için de kutu dışında alternatifim yok. oradan oraya, oradan oraya taşımayalım dedim.

şimdi bu kedinin yavruları kabul etmesi için bir şey yapılıyor mu? direkt yanına bırakılması yeterli mi? kabul etmediği vs. nasıl ve ne kadar zamanda anlaşılır? ya da ben bunları veterinere sorayım.

teşekkürler.

www.facebook.com

bakın bu video çok yardımcı olacaktır. klinikten süt tozu bulabilirsiniz.

hacca gönder.

insanlardaki okb(obsesif kompulsif bozukluk) kedi ve köpeklerde de görülebiliyor. antidepresan tedavisi uyguluyoruz bu durumlarda fakat emin olmak için muayene ettirmeniz gerekiyor.

ilginçmiş

veteriner bana en son "takip edelim" dedikten sonra 3.5 milyar paramı yedi. Bir de kortizon kullandırdı kediye, iyice mahvetti.

kız arkadaşımın iran kedisinde mantar vardı. İnsana da geçiyordu. Ama o kedideki mantarın uçları hep siyah siyahtı.

Teshis yapamam ama eger mantarsa anlamasi lazim hatta belirsiz durumlarda yani ne tur mantar diye ornek alip tahlile bile yolluyorlar.

Mantardan cok ceken insanlar okudum ama benim kedilerden 2'si mantar oldugunda mantar asisi yapildi. O gun bugun bir daha hic yasamadik bu sorunu. Asi 14 gun arayla toplamda 2 doz olarak yapildi.

Mantar bulaşıcı olan, hızlı yayılan ve yayılmasının önü alınmazsa zor iyileşen bir cilt hastalığıdır. Takip edelim ne demek ya? Karanlık odada mor ışıkla bakacak, mantar ya da değil diye teşhis edecek. Eğer kedi çok küçük değilse aşı yapabilir 10 gün arayla iki tane. Ya da mantar çok agresif seyretmiyorsa, harici ilaçlarla tedavi etme yoluna gidebilir. Lakin takip edelim diye bir şey yok mantarda.

Ayrıca mantar bağışıklık sisteminin zayıfladığını gösterir, ona göre beslenmesiyle ilgili önlemleri de alın.

Kedinizi de başka veterinere götürmenizi tavsiye ederim. Geçmiş olsun.

"takip edelim" derken bir yandan da örnek nasıl alınır,aşı yapılması gerekir gibi şeylerden bahsetti. en iyisi başka bir veterinere danışmak.

örnek alınıp bakılması lazım doğru ilaç ve hızlı tedavi için. bekleyerek, deneyerek süre çok uzar. tedaviye başladıklarında mutlaka beslenmeyle ilgili ayrıntılı bilgi isteyin. fotoğrafta tüy yapısı sağlıklı görünmüyor. mama kullanıyorsanız değiştirmenizi tavsiye ederim. evde yiyecek hazırlıyorsanız da içeriğini hekiminize anlatıp, eklemeniz gerekenleri öğrenirseniz hem tedaviye yanıt artar, hem de tekrarlama ihtimalini azaltırsınız. bir de kan biyokimya değerlerine bakılsa çok iyi olur. özellikle karaciğerine.

ateşi var mı acaba? kulakları çok sıcaksa anlayabilirsiniz. virütik bir şey de olabilir. hay allah ya.

kedinin ateşi yok sanırım. severken dikkatimi çekmedi. bu hali ben ilk gördüğümden beri 2-3 haftadır böyle. sürekli salya akıtıyor. uyurken birikiyor. fotoğrafta ayağına yakın birikinti de uyurken akan salyası.

Şimdi;

Gözlerden başlayalım; bunun gözleri poşet çay aşamasını birkaç tık geçmiş. Göz damlası lazım. www.ilacpedia.com Etken maddesi vesair bilgileri var ilacın bu linkte.

Salyaya gelelim; Bunun çok fazla sebebi olabilir. www.animallia.com Hangisi olduğu bilinmeden müdahale etmek olmaz. Burada yazanlara ek olarak HEPATIC LIPIDOSIS de olabilir, kedilerde salyayı artıran hastalıklardan. (Karaciğer yağlanması - erken teşhis edilmezse, kedilerde ölümcüldür.) www.sokakkedisi.net
Bir de salyanın sebebi yaygın iç parazit olabilir. 1 hafta arayla 2 kere iç parazit tableti verin her ihtimale karşı. Hatta bu hayvancıkta muhtemelen dış parazit de fazladır, sağlıksız hayvana daha çok geliyor dış parazitler, mümkünse dış parazit aşısı da yaptırın.

Tüyleri ise hastalığından dolayı böyledir zaten. Vitamin takviyesi verme şansınız varsa eğer, kediler için özellikle sarımsak veya maya içeren takviyelerden verirseniz, bağışıklığının güçlenmesini destekleyebilirsiniz.

Hayvanlar içgüdüsel olarak doğal seçilim yapıyorlar, erkek kediler hasta olduğu için yaklaşmıyordur.

salyasında kötü koku var mı?

pek yakınlaşmadım açıkçası. koku gelmiyor fazla, ama zaten gerçekten çok pis bi yerde yaşıyor. çöplük kedisi. kötü kokuyu ayırt etmem bile zor.

belediye otobüsüyle ulaşabilirsin. kaleiçi veya ışıklar diye sorarsan, otogardan 30-45 dk arasında kaleiçinde olursun

Gece 12'de otobüsüm olacak tekrar. O saatte ulaşım var mı acaba?

12'den önce var. 11 gibi çıkarsın kaleiçinden garanti olsun diye. ya ışıklar/kaleiçi (bunlar aynı yer zaten) tarafında durağı sorarsın birilerine, oradan direkt otogara gidersin ya da o otobüs geçmiyorsa, denk gelmezse, 'meltem'e gidersin, 15 dkdır arası. oradan binersin. çok zorda kaldın diyelim ki taksiye binersin. geçen sene kaleiçinden otogara taksiyle 25'e gitmiştik. bu civar fiyat.
bence kaleiçine ilk gittiğinde daha gezmeye mekana girmeye başlamadan ilk indiğinde öğren durağın yerini, stres olmazsın rahatça takılırsın 11e kadar.

Çok teşekkür ederim.

iyi eğlenceler :)

otobüsünüz varsa madem, ilgili firmanın çarşıdaki bürosundan servise yazdırın kendinizi. kaleiçi'nden hemen sonra ışıklar caddesi var. orada oluyor yazıhaneler genellikle. yine de sorun oradaki esnafa hangi firma ise. servisler de 11 gibi kalkar diye tahmin ediyorum. otobüs - dolmuş vardı yoktu diye uğraşmazsınız.

Aklıma gelmedi değil ancak semtte yazıhane bulamam diye düşünmüştüm. Otogarda Kamil Koç'a sorayım o halde. Çok teşekkürler.

otogar'a gidip rica et uygun fiyata götürürler belki.

işte otobüsler almıyormuş eşya sordum da...

nakliye ambarı bulup, dolu gelen boş giden kamyon aramak lâzım. mesafe uzun, aralarında nakliyenin yoğun olmadığı iki şehir. tek seferde bulmak zor olabilir. aktarmalı olmak zorunda gibi duruyor. iyi ambalaj, iyi liste, sigorta ve iyi pazarlık lâzım. kaybolabilir, aktarma yerinde unutulabilir. iyi organizasyon lâzım.

hepsini bir taşımada almaz otobüsler. parça parça gönderirseniz olur. toplam 10 parça varsa 5 defada mümkün olur mesela.

bu iş en iyi nakliye ambarları ile olur.söylenmiş zaten,ben de vurgulayayım dedim.

bahsedilen "çiğ", "çiğ et" ise vahşi olmuyor mu o beslenme düzeniyle köpekler? bizim otopark nöbetçiliği için beslediğimiz köpeği aldığımız eğitmen çiğ etle beslememizi söylemişti çünkü.

köpek çiğ et yemekle vahşileşmez hocam.

ha tabii hayvanın önüne kan revan içerisinde kalmış tavuk atar, onu avlamasını sağlarsın, o zaman iş değişir.

parazit yapmaz mı?

az önce bir duyuruya yazdığım cevabı yapıştırcam buraya, üşenirseniz diye tek tek cevap da vercem ama:

selam. ben barf konusunda ötmeye geldim.
çiğ er parazit yapar. çok doğrudur bu ama hangi çiğ et parazit yapar? senin kendin yemek için aldığın et parazit yapmaz. neden yapsın? temiz etin neyi parazit yapacak?

ben bir süredir kedilere de köpeğe de kuru mama veriyordum. geçen gün bir arkadaşın köpeğinin böbrek rahatsızlığından öldüğünü duydum dünya başıma yıkıldı resmen. kuru mama biliyorsunuz böbrek rahatsızlıklarının bir numaralı sorumlusu. o yüzden silkelendim kendime geldim ve barfa dönmeye karar verdim. köpek barfıyla ilgili çok fazla bilgim yok, yeni yeni öğreniyorum, köpeği yeni sahiplendim sayılır zaten. bu ara fiyat araştırması aşamasındayım, en ucuz ve düzgün eti nerden bulabilirim diye bakıyorum. birkaç güne başlarım mama yapmaya.

-yavru itinizi taze sebzeye alıştırmak için ödül olarak meyve verin.
-şişko köpekleri zayıflatmak istiyorsanız patates ya da ayva yedirin. tok tutar açlığı aklına düşmez gebeşin.
-eniklerde ortalama vücıt ağırlığının %6sı yetişkinlerde %2si veriliyor günlük olarak. obezse olması gereken kiloya göre hesaplıyorsunuz yiyecek miktarını, bu da notum olsun.
-köpek barfında %50 kemikli et %20 löp et (dana akciğer löp ettir diye okudum bir yerde ama doğru mu emin değilim, bilen?) %5 sakatat (bunu abartmamak lazım diyor herkes henüz sebebini araştıramadım) %15 sebze olmalı.

sebze konusunda kısıtlama yok. köpekler için zehirli olan sebzeleri öğrenip onlar dışında her şeyi koyabiliyorsunuz. -brokolinin aşırısı zehirleme yapabiliyormuş ama abartmayınca sorun yok-
-ayrıca çiğ yumurta sarısı ve pişmiş beyazını verebilirsiniz (çiğ beyazı tüyleri dökebiliyor egzama yapıyor vesaire, bilimsel açıklaması vardı bunun) yoğurt peynir gibi kalsiyum kaynakları da bir numaralı yan besinleriniz olsun.
-günlük mama miktarını ikiye bölüp verebiliyorsunuz ama bunu tam olarak uygulamayan çok insan var. günde 750 gram mama yemesi gereken hayvana 500 gram mamayı sabah verip akşam 250 gram tavuk/balık vesaire vermeyi tercih edebiliyorlar.
**kedide çiğ balık ağız kokusu yapıyor, tablet bulundurmak isteyebilirsiniz
**sebze yemeyi reddeden kedi köpek için sebzeyi yedirebilmek için kemiği haşlayıp suyu sıcakken sebzeyi içine atıp bekletiyoruz.
**arada bir köpeğe pirinç vermek iyidir ama beyazı midesini zorlar esmerini veriniz. bunu da tavuk ya da suyuna lapa yapıp veriyomuşuz. pirinç paalı diyen bulgurlan yapabilir. yulaf falan da atın lapaya iyidir. ama arada bir bu.

benim en çok takıldığım nokta sarımsak oldu. kedi köpeğe sarımsak verilmez benim bildiğim ama köpekte sarımsak tüy dökmeyi azaltıp paraziti engelliyormuş dediler? kedide de böyleymiş hatta. çok ihtilaf var bu konuda. araştırma üzerindeyim hala.

kedinizi köpeğinizi çiğ besleyin. uzun yaşasın!

www.minikdostum.com

tr.wikipedia.org

sonuç: çiğ et ile beslemeyin,mama ile besleyin, vahşileşir, tüyleri sağlıklı olmaz vs söylemleri sadece modern hayatın çalışan insanı için mama ile beslemenin daha kolay olmasından ve mama sektörünün kandırmacasından öte değildir. ama şöyle bir şey var ki, çok yoğun protein de zaman zaman kaşıntı yapabiliyor veya döküntüye sebep olabiliyor. ki zaten doğadaki hayvan bunu ot yiyerek dengeliyor.

zaten insanlarda olduğu gibi hayvanlar da paraziti sadece yediklerinden almazlar. dışarıda yaladıkları, kokladıkları önceden dışkı bulaşmış çim bile bunun için yeterli. parazit hapını her şekilde arada tekrarlamakta fayda var.

edit: mutevazi detaylı yazmış zaten

@shubulubapshubaptishaluva, @hayat aklini konusacak bir filozof uret; çiğ et vermekle mama vermek arasında bir fark yok, hayvanı avlamaya yönlendirmiyorsunuz çiğ et vererek, tabi mackinawın dediği gibi eğer hayvanın önüne kan revan içinde bir hayvanı atıp avlamasını sağlarsanız vahşileşir. onun dışında şehir efsanesi.

@neferkitty parazit yapmaz, senin güvenip aldığın et neden pis olsun da parazit yapsın? o da hep hurafe. bir kedinin evde avladığı sinekten parazit kapması barftan kapmasından çokk çok daha yüksek. itler için de, sokakta sağı solu yalamadığını söylemeyin bana, sizin verdiğiniz tertemiz etten mi parazit kapacak onlardan kapmayıp da?

geçende bir arkadaşın köpeği böbrek hastalığından öldü ve malumu aliniz böbrek hastalıklarının en büyük sorumlusu kuru mama. ben ara vermiştim barf hazırlamaya ama bu haberden sonra adeta kendime sövdüm, yeniden mama yapmaya başlıyorum.

bu da @kaymaktutmayansicaksut

hayvanımızın tüyü pasparlak, kendisi musmutlu olsun diye kediye hazırlarken mamanın içine bulgur koyuyoruz, köpek için de arada bir bulgur pilavı yulaf lapası yapıp veriyoruz. ya da tam buğday ekmeği. barf yaparsak ot da yediriyoruz zaten hem <3

bu arada geçen gün tecrübeli bir köpek sahibi ablamızdan köpeğe parazit için sarımsak yutturduğunu, ilaca gerek kalmadığını duydum. daha araştırmasını yapmadım. bilen eden varsa beni aydınlatabilir.

@mutevazi :)) bizimki zaten bulgur pilavının hastası, doğrusunu biliyormuş bizim it. :) haşlanmış yağsız nohut, kuru fasulye(araştır bunları da bir istersen, sebebini bilmiyorum neden bu denli seviyor), bezelye, portakal, salatalık, elma, karpuz, havuç vs yiyor. hatta zaten gözlemlediğim kadarıyla içgüdüsel olarak ihtiyacı olan şeyi biliyor ve onu yiyor.

bu arada patates zararlı diye biliyorum ben, ona ben de bakayım netleştirelim olmadı

Pismis tavuktan baska bir sey yemeyem manyak bir kediye sahibim, mumkun degil.

@fortisvita dalak yedirmeyi denediniz mi?

@fortivista tek tip beslenen kedilerin obeziteye daha yatkın olduğunu biliyor muydunuz,?
marketten tavuk ciğer yürek alın, normalde yediği tavuğun içine azar azar karıştırarak alıştırın. sonrasında tavu suyunda sebze haşlayıp vererek sebzeye alıştırın, çiğlerine de sonra geçersiniz...

Hayvanin obezite ile uzaktan yakindan alakasi yok. Hatta bu aralar incecik kaldi. Yeni apartmana tasinmamizin verdigi huzursuzluk, yeni evin daha sicak olmasi vs de etkili tabi. Tavuga ciger-yurek zaten ekliyoruz, onun haricinde vitamin-kalsiyum vs de ekliyoruz ama arkadas, islak mama filan verdigimizde hayvan resmen onun yemek oldugunu anlamiyor. Uzerine parmesan dokmeyi denedik, parmesani yalayip gidiyor.

barf ya da çiğ beslemeyle ilgili ingilizce çokça kaynak var. hatta genel olarak düya çapında veteriner birlikleri vesaire de çiğ beslemenin hayvanlar için daha iyi olduğunu kabul ediyor. türkiyedekiler hala mamadan yana ama genel olarak 20 yıl öncesinden geliyorlar zaten...
bir de bizim veterinerimiz çiğ kırmızı ette bakterilerin çok çabuk ürediğini, barf besleyeceksek bile kırmızı eti et ve balık kurumundan taze almamızı, tavuğu da mümkün olduğunca kırmızı etten uza taraftan almamızı söyledi. aklınızda bulunsun.

akciğerin sakatat olduğunu biliyordum birkaç kaynakta löp et diye okudum ama akademik makale değillerdi pek güvenemedim işte.

bir de arada verip denemek pek uygun değil çiğ besleme için. mama ya da pişmiş yemeğin sindirim süresi daha kısa, çiğ et neredeyse iki katı sürede sindiriliyor onların. iisi sistemde arıştığı zaman mama olması gerekenden uzun süre vücutta alıp zehirlenmeye sebep olabilyor. en uygunu iyice düşünüp taşınıp karar verdikten sonra temelli çiğ beslemek.

soğan zararlı diye biliyorum ben de bu arada.

VET.HK.BABADAN ÖNEMLİ NOT:Her ne kadar kedi ve köpekler bağırsak yapıları ve sindirim sistemleri gereği çiğ yemesi gereken hayvanlar olsa da akciğerler kesinlikle pişirilmeli. enfeksiyon kapmış olması ve hayvan kesilirken fark edilmemiş olması ihtimali çok yüksek. biz evde konu akciğer olduğunda riske girmiyoruz Karamel de çok sevdiğinden. Anca babam kontrol edip sağlıklı olduğundan emin olduğunda çiğ veriliyoruz. Bundan emin olacak bilgi ve tecrübeye sahip değilseniz, sadece akçiğeri pişirin.

biz kendi aldığımız eti çiğ yemiyoruz ki parazit yapsın.

çiğ halinin parazit yapacağını düşündüğünüz eti mi yiyorsunuz?

parazit, etten bulaşan bir organizmadır, yoktan var olan bir ilahi kuvvet değildir.

tr.wikipedia.org

çiğ et yersek bir şey olmaz, hastalanmayız diyorsunuz yani?

çiğ et yerseniz mideniz bozulur, parazit kapmazsınız diyoruz.

bunu daha önce duyuruda onlarca kez yazdım.

bizim yediğimiz salam, sucuk, sosis, kırmızı/beyaz et türevi şeyler zaten veteriner kontrolünden geçerek üretiliyor ya da üretimden sonra kontrol ediliyor.

yani kasaptan aldığınız etin üzeri parazit dolu, onu pişirince yenebilir hale getiriyorsunuz diye bir şey yok.

kaldı ki, çiğ et üzerinde öldürücü parazit olması demek, gıda skandalıdır.
yani öyle elimizi attığımız her yerde parazitli et yok.

bunun dışında kendi sindirim sisteminizle hayvanlarınkini bir tutmak da saçma.

mesela ben kırmızı eti az pişmiş yiyen bir insanım.
eti aldığım yere de güveniyorum.

çiğ beslenme için de kendim için nereden et alıyorsam, oradan et alıyorum elbette.
yani bozulan, kokuşmuş, fazlalık olan eti/balığı kimse hayvanına vermiyor.

çiğ beslenme kesinlikle hayvanların ömrünü uzatan ve sağlıkları için iyi olan bir şey.

"kuru mama" sektörü zaten son yüzyıldır var olan bir şey bile değil.
ezelden beri kuru mama varmış gibi davranmak saçma.
ki, ambalajlanmış ve işlenmiş ürünlerin bize olan zararı bile ortada.
insanlar boşuna gıda konusunda doğal hayata dönmeye çalışmıyorlar.

hiç düşündünüz mü?
tavuklu kuru mamanın alerji yaptığı golden retrieverlara, çiğ tavuk hiçbir şey yapmıyor.
neden acaba?


edit:
bu arada görmüşsünüzdür, kilosu 1-2 lira olan çorbalık tavuk vardır.
içinde hem kemik olması, hem et olması açısından çok ideal çiğ beslenme için.
üstelik çok da uygun fiyatı.

bunu sakatatlarla ya da bütçenize göre diğer etlerle zenginleştirmek de mümkün elbette.

soğan, sarımsak kedi ve köpekler için toksiktir, vermeyin.

elbette ki biliyorum hayvanlarla insanların sindirim sistemlerinin bir olmadığını. "senin kendin yemek için aldığın et parazit yapmaz. neden yapsın? temiz etin neyi parazit yapacak?" cümlesi üzerine cevaplarsınız diye sorular sordum. sorularımdan nedense hoşlanmadığınız için savunmaya geçip, agresif davranıp, tik vermemeniz ayıp oldu.

kediler artık evcilleşmiş hayvanlar olduklarından, çiğ beslenmenin doğalarına uygun olmayabileceğini düşünüyorum ancak çiğ beslenmelerinin daha faydalı olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar varsa tartışmam tabi ki. böyle çalışmaların kaynaklarını sunabilirseniz de pek çok kişi için öğretici olur.

bir de anlamadığım, kuru mama bu kadar kötüyse neden veterinerler kendi hayvanlarına çiğ et vermek yerine kuru mama veriyorlar? biz 3 kedimize de royal canin'in mamalarından veriyoruz. veterinerimiz kendi kedilerine ondan verdiğini söylemişti, biz de o yüzden o markayı tercih ettik. marketlerde satılan kalitesiz mamadan oluyor böbrek taşları diye biliyorum. kaliteli kuru mamalar öyle sorunlara yol açmıyor diyor veteriner hekimler.

veteriner hekimlerin büyük bir çoğunluğu ticari çıkar güden insanlar oldukları için mama satmaya çalışıyorlar, küçük bi wikipedia araştırmasıyla kuru mamaların içerisindeki şekerli maddelerin, kimyasal koruyucuların ne kadar zararlı olduğunu ve işlenmiş yiyeceklerin, kaynağı belli olmayan besin öğelerinin ne kadar yaygın olarak mama yapımında kullanıldığını öğrenebilirsiniz.

royal canin iyi bir mama değildir, pahalı bir mamadır, proplan, hills vb size iyi olarak lanse edilen bütün mamalar gayet ortalama altı mamalardır ve hayvanlar için tam anlamıyla zehir ihtiva ederler.

bir hayvan türünün evcilleşmesi demek bir yerde onun iç güdülerinin ve fizyolojisinin bazı konularda körelmesi demek olsa da bu demek değildir ki evcilleştirilen hayvan doğadan tamamen kopmuştur, aksine doğal beslenmeye normal şartlar altındakinden çok daha fazla ihtiyacı vardır.

türkiye'deki veterinerlerin bilinçli olanları da yavaş yavaş çiğ beslenme kavramına alışıyorlar.
mama sektörü dediğimiz şey, ilaç sektörü gibi.
mamayı yapanlar, satanlar, pazarlayanlar vs. herkes kazanıyor.

veterinerler mamadan para kazanıyorlar.
çiğ beslenmeyi destekleyenlerin de kliniklerinde mamalar var.
doktorların size x yerine, y ilacını yazması gibi düşünün.
ben de bazı kedilerim için mecburen, bazı nedenlerden dolayı (sağlık nedenleriyle ilgisi yok) kuru mama kullanıyorum, benimkiler proplan düşkünü.
kuru mamaların içinde de proplan ve royal canin zaten en iyileri, bu tartışmasız.
elbette ucuz market mamaları gibi etkileri de yok, o da ayrı bir şey.
bunu bir hafta market maması deneyerek görebilirsiniz, tüylerinde bile fark oluyor, matlaşıyor vs.)
(çiğ beslenen hayvanlarda iyice fark oluyor. elbette iyi yönde.)

ama sonuçta işlenmiş gıda.
üstelik içinde ne olduğunu, nasıl üretildiğini hiç bilmediğimiz şeyler bunlar.
eğer objektif bakarsak, durum böyle.

türkiye'deki veterinerler durumuna gelecek olursak; benim çiğ beslenmeden bahsettiğim veterinerlerden çoğu bunu ilk defa duyup, "evet, olabilir aslında" dedi.
yani bundan haberleri bile yok.
kuru mama gelmiş, kuru mama gidiyor.

ki maalesef veterinerlerin yabancı dil bilmemesi ve memur zihniyetli olmaları nedeniyle yaşanan çok sorun oluyor.
mesela sorsanız, demodeks uyuzunun tedavisi olduğunu bilen ya da o tedaviyi uygulayan 2-3 kişi vardır türkiye'de.

ya da kedilerin ileriki yaşlarda böbrek sorunu yaşamasının nedeni çoğunlukla kuru mamadır, ama bunu belki kendileri bile pek bilemiyor.
kısırlık da buna neden oluyor diyorlar, neden diye soruyorsunuz, yüzünüze bakıyorlar.

siz şimdi gidin, kedinizin ağzında yara çıkmış olsun.
viral enfeksiyon ya da fiv falan derler, antibiyotiği dayarlar.
ya da bastırmak için kortizon iğne yaparlar, kedinin sıkıntısı birkaç ay boyunca geçer, sonra yine patlak verir.
halbuki böbrek hastasıdır kedi.
ya da şeker hastasıdır.

yani ülkemizde gerçek anlamda "iyi ve kendini geliştirebilen" veteriner bulmak çok zor.
dolayısıyla, tedaviler de teşhis koymak ve tedavi etmek yerine, semptomları bastırmak üzerine.

bu bilinçteki insanlar elbette "neden kuru mama kullanıyoruz?" diye sormuyorlar.
kendi kedilerini/köpeklerini de öyle besliyorlar.

mesela golden retrieverlarda sık sık görülen deri alerjisi durumu için özel mama verirler.
bu mamanın içinde soya vardır.
soya da alerjen olduğu için, hayvanın derisi iyice fosurdar.
ama veteriner buna çözüm bulamaz.
"goldenlarda çok oluyor" der.
ama çiğ beslenen goldenlarda bu olmuyor.
bunu bilmiyorlar bile.

dediğim gibi, tavuklu mamanın alerji yaptığı köpeklere, normal tavuk alerji yapmıyor.
bunun nedeni de, aslında mamanın içindeki tavuğun değil, içindeki kimyasalların ya da soya vs gibi eklenmiş gıdaların alerji yapması.
gerçi pişmiş tavuk da alerji yapabiliyor.
yani evde tavuğu tek başına pişirip verdiğinizde, yine kaşıntı vs yapıyor hayvanda.

şu anda bulunduğum yerde makale araştıramıyorum.
ama özellikle avustralya'da ve amerika'da çiğ beslenmenin yaygın olduğunu biliyoruz.
en basiti, köpeklere fısıldayan adam'da bile görüyoruz arada bir.
yani "her yerde" çiğ beslenme diye bir şey var aslında, biz bilmiyoruz sadece.

bir de, bunun evcilleşmeyle bir ilgisi yok.
sonuçta biz de çağ atladıkça farklı şeyler yemiyoruz.
yüzyıllar önce ne yiyorsak onu yiyoruz.
et, sebze, meyve vs.
önceden yemediğimiz şeyleri yemek bize de dokunuyor aslında.
bu açıdan ben kuru mamayı bizdeki fast food gibi görüyorum.

ortada biyolojik bir mekanizma var.
etçil kedi yine etçildir.

evcilleşmesiyle beslenmesinin ilgisi yok.
ancak Mackinaw'ın dediği gibi, kan revan içinde tavuğu önüne atarsın, avlanma güdüsünü geliştirmesini sağlarsın, o başka.

ama mesela benim kedilerimden birini eve almadan önce, bahçede beslerken güvercin avladığına çok şahit oldum.
biz ne kadar kendimizden görsek ya da sevip, öpüp, okşasak da, sonuçta bunlar avlanan hayvanlar.

biraz dağınık oldu, kusura bakmayın.

olm etin kilosu 50 lira la şaka mı yapıyorsunuz. barf diyetini duydum kedi sahibi olarak mantığı hoşuma da gitti ama hem et pahalı hem de parazit riski var. illa doğasına uygun bol protein alsın diyorsanız acana alın full protein içerikli mamalar üretiyor zaten. ayrıca kalitesiz mamalar yedirirsen tabii böbrek sorunu yaşar hayvan. yanlış anlaşılmasın kalitesizden kastım sadece ucuz olanlar değil whiskas,la cat türevi nispeten daha pahalı mamalar da kalitesiz.

@zombie0:

whiskas, la cat dediğiniz mamalar market maması zaten.

acana dediğiniz gibi daha farklı bir tarza sahip.
ama mesela içinde patates, yaban mersini, kuş üzümü vs olan mamaları var.
ki bunlar da şeker ve nişastadır.

çok uzatmayacağım, ama sonuç olarak konuştuğumuz şeye dahil.
"işlenmiş gıda".
yukarıda da yazdım.
tavuğu pişirip verdiğinizde de alerji yapar.
özellikle sıcak havalarda kedilerde de kaşıntı yapıyor.
ama çiğ verdiğinizde böyle sorunlar olmaz.
yani içeriğin önemi olduğu kadar, kuru mama haline gelirken gördüğü işlem de önemli.

görmemiş olabilirsiniz, üstte yazdığım cevaplardan birinden alıntı yapıyorum sizin için:

"bu arada görmüşsünüzdür, kilosu 1-2 lira olan çorbalık tavuk vardır.
içinde hem kemik olması, hem et olması açısından çok ideal çiğ beslenme için.
üstelik çok da uygun fiyatı.

bunu sakatatlarla ya da bütçenize göre diğer etlerle zenginleştirmek de mümkün elbette."

@hayat aklini konusacak bir filozof uret:

metabolizmasında bir bozulma falan olmaz.
sadece kendinize et aldığınız/güvendiğiniz yerden yapın alışverişinizi.

eğer köpeğiniz çok yaşlı değilse, direkt çiğ ete geçiş yapabilirsiniz.
yaşı ileriyse yormayın, yavaş yavaş karıştırarak geçiş yapın.

çünkü ilk etapta bazen kabızlık yapabiliyor.
onun dışında hiçbir sorun yok.

tamamen çiğ beslenmeye geçtiğinizde çok daha az dışkılayacak, rengi de açılacak.
bunu görünce şaşırmayın.

bir de şunu eklemek istiyorum.
yukarıdaki her şeyi okumadım, belki söylenmiştir, ama olsun.

köpeğe pişmiş kemik vermeyin.
çünkü kırılan kemik, sindirim sistemi boyunca bazı yırtılmalara neden olup, hayvanı öldürebiliyor.
ama çiğ kemik verebilirsiniz.

bunun nedeni, kemiğin çiğ haldeyken daha esnek olması, pişince daha sert hale gelmesidir.

buna da aklıma gelmişken açıklık getireyim dedim. :)

"royal canin iyi bir mama değildir, pahalı bir mamadır, proplan, hills vb size iyi olarak lanse edilen bütün mamalar gayet ortalama altı mamalardır ve hayvanlar için tam anlamıyla zehir ihtiva ederler." o yüzden mi bu mamalarla beslenen kediler 15 sene sağlıklı bir şekilde yaşıyorlar?

royal canin iyi olduğu için pahalı olan bir mama ve bizim verdiğimiz royal canin "neutered" gayet sağlıklı.

wikipedia'yı kaynak göstermek ise komik zira ben de wikipedia'da edit yapabiliyorum. bilimsel araştırmalarla gelin bana. burada çiğ etin kuru mamadan daha sağlıklı olduğunu savunan kaç kişi veterinerlik okumuş merak ediyorum.

bu kadar hayvan sever insanların bu kadar tahammülsüz olmaları çok üzücü.

mutevazi nickli arkadaşın da hiç mütevazi olmadığını bu vesileyle görmüş oldum. kendisinin sadece aynı görüşte olduğu kişilerin cevaplarını beğenmesi de ne kadar sığ biri olduğunu ortaya koyuyor.

hepinizin hayvan dostlarına ömür boyu sağlık diler, istenmediğim başlıktan giderim. siz de birbirinizle aynı fikirleri savunmaya devam eder, farklı görüşleri dışlayarak huzur içinde yazarsınız yanlış inançlarınız ve kuru mama markalarını karalama kampanyalarınızla.

hoşçakalın.

not: blatta hiberna, üzerine alınmasın. o taraflı yazmıyor.

tamam pekala kuru mamalar sağlıklı gayet, kapitalizm yalan mı söyleyecek yani.

tavrınıza da bir anlam verebilmiş değilim, siz kuru mamaya devam edin 'kedimde böbrek taşı çıktı' duyurusu açtığınızda size cevap veren yine ben olacağım.

insanlarla kasıtlı olarak zıtlaşıp, objektif bakamadan bildiği şeyi diretip, üzerine bir de düzgün düzgün barfın ne olduğunu, kuru mamanın neden zararlı olduğunu anlatan insanları yaftalayıp, egosu nal gibi olmuş bir şekilde 'ben gidiyorum siz takılın' demek de ayrı bir olay tabii.

sadece kuru mamayla beslenip de 15 yıl hiç bir sağlık sorunu çıkmadan yaşayan bir tane kedi gösterirseniz eğer ben bu üyeliği siler, duyurudan giderim.

bir makale değil tabii ama idare ediniz; kopeklerdebeslenme.blogspot.com.tr

kimse keyfinden yazmıyor bunları, bir şeyin doğru olması için illaki üzerine bilimsel araştırmalar yapılmış olması gerekmez, neyin ne olduğu gayet ortadayken üzerine bir de kanıt aramanın hiç bir mantığı yok.

mamayla beslediğiniz o hayvanlığa acırım, başka da bir şey değil, siz düz mantık devam edin 'veterinerin her dediği doğrudur, mama pahalıysa iyidir' diye, hayatın size hazırladığı çok büyük süprizler var.

son olarak koskoca duyuruda konuşamadığım tek insan sizsiniz ki ben burada akplilerle bile arada sırada düzgünce iletişim kurabilen biriyim, benim gibi düşünen bir çok insan daha olduğuna da emin olabilirsiniz.

@m e l t e m royal canin ortalama bir mamadır; hill's ve proplan da gayet tırt mamalardır. fiyatları da yurtdışına göre şişirilmiştir oldukça; bilmemkaç poundluk proplan ile bilmemkaç poundluk whiskas arasında çok az fiyat farkı var batı'da. tırt olduklarını da ben değil, türkiye dışındaki veterinerlik öğretim üyeleri söylüyorlardı sorduğumda.

royal canin'in de içeriği muhteşem olmadığı gibi, aslen o kadar pahalı bir mama da değil - burada fiyatı şişiyor sadece.

proplan'ın içeriğine bak istersen elinin altında internet varken - internetten kedi mamalarına bakarken hangi içerikler olmamalı ona da bir bak, görürsün bolca. by-product yedirmek hayvanına yahut bolca gıda endüstrisi artığı yedirmek, insanların yemesine uygun olmayan herşeyin tıkıldığı mamaları almak ve bunun yanında gerçek etçil olan kedine bolca mısır, soya, mısır unu, soya proteini, buğday, kahverengi cüce pirinç vesaire yedirmek mantıklı geliyor mu?

hayvanını çiğ et ile beslemek istemeyebilirsin - hakeza maliyetli, zor ve türkiye'de bulmak o kadar kolay değil taze eti, vesaireyi, bulsan da güvenmeyebilirsin. ama gerçekten de proplan ve hill's çok kötü mamalar, royal canin de çok ortalama bir mama.

gene veterinerlik fakültesi derslerine de bir bak istersen; evcil hayvanların beslenmesi ile ilgili olan ders, sadece bir dönem ve o da seçmeli ders. hayvana ne verilip ne verilmemesi konusunda da, bazı şeyler açısından, veterinerlik okuman da gerekmiyor - gidip veterinere danış eğer ki kafanda soru işareti var ise ama; mümkünse türkiye dışındaki bir veterinere yahut evcil hayvanlar ile gerçekten ilgili ve araştırmaya meraklı bir tanesine sor; basit bir arama ile karşına çıkacak olan mamaları mı yahut proplan'ı mı önerdiklerini yahut da yurtışında paketlenmiş olarak satılan barf mamaları mı yoksa proplan'ı mı önerdiklerini, birilerine başka veterinerlerin bunların daha iyi olduğunu söylediğini söyle. tanıdıklarım bunu yapınca asla "proplan" yanıtı almadılar.

proplan'ın içeriğindeki şeyleri kediye sen vermek istesen ver diyecek mi örneğin sence herhangi bir veteriner bir de? kedime mısır versem hergün bol bol, soya versem, buğday versem, içine de tatlandırıcı koysam besleyici olur mu desen ne diyecek sence?

Ben Proplan ve Hills kullanmadım. Hep ve sadece Royal Canin kullandım. Onun da kısırlaştırılmış kediler için olan "veterinary" serisini kullanmaktayız 3 senedir. Hiçbir sağlık sorunları yok kedilerimizin ne mutlu ki. Alıntı yaptığım cümlede başka markalar da geçtiği için yanlış anlaşılmış.

Edit: Kullandığımız mamaların içerikleri:
www.royalcanin.co.uk
www.royalcanin.co.uk

@Mackinaw Kişiselleştirmeniz çok ayıp. Kimse kimseyle geçinmek zorunda değil ama gelip sorun bendeymiş gibi ifadeler kullanmanız çok seviyesiz. Kedimde böbrek taşı çıkacağını söyleyip moralimi bozmaya hakkınız yok. Kedimde böbrek taşı çıkarsa da duyuru açacak, ne yapsam diye soracak cahillerden değilim o yüzden rahat olun. Hastalanınca sağlığım için doktora gittiğim gibi, kedimi de sağlığı için veterinere götürüyorum ben.

obez kedilerde bu beslenme uygulanabilir mi?

@meltem, evet gerçekten özellikle şu cümlelerinizle "mutevazi nickli arkadaşın da hiç mütevazi olmadığını bu vesileyle görmüş oldum. kendisinin sadece aynı görüşte olduğu kişilerin cevaplarını beğenmesi de ne kadar sığ biri olduğunu ortaya koyuyor." olayı hiç kişiselleştirmemiş oluyorsunuz. tik almamak neden bu kadar zorunuza gidiyor inanın anlamıyorum. ben ne zaman çiğ beslenmeyle ilgili bir duyuruda cevabınızı görsem siz aynı şeyleri söylüyorsunuz ve "bence" burnunuzun dikine gitmekten başka bir şey değil yaptığınız. benim aradığım cevap sizinki değil ve tik koymuyorum, tikin olayı da zaten "evet bunu arıyordum" demek değil mi? ayrıca, sadece kendi görüşümden olan insanlara tik attığımı nerden uydurdunuz inanın merak ediyorum. normal bir şekilde çiğ etin parazit yapabileceğini düşündüğünü, öyle bildiğini belirten insanlara gayet düzgün cevaplar verdik burada. sizin ukala tavrınızda ir sorun olabileceğini hiç düşündünüz mü acaba?

bu arada, nickim ağır ironi ihtiva eder. ben mütevazı olmadığım gibi mesela istinyede bekle adlı arkadaşımız da istinyede beklememektedir.

edit: busaçma tartışmayı da burada bitirelim, bu duyuruyu insanlar ç.ğ beslenmeyle ilgili bir şeyler öğrensin diye açtım, sizin tartışma yaratmanız için değil. dediğiniz gibi ya tik almadığınız ortamda durmazsınız ya da biraz saygılı konuşmayı öğrenirsiniz.

@azizakin
evet, obez kedilerde de uygulanabilir ve hatta sağlıklı bir şekilde kilo vermelerini sağlayabilir.

@m e l t e m royal canin için de söyleyeyim o zaman; ortalama bir marka royal canin. sorun yaşamamış olabilirsin ki zaten ortalama bir marka ile sorun yaşamak zorunda da değilsin. insanlar da kötü yahut ortalama katlitede beslenince illa ki sorun yaşamıyorlar orta vadede yahut uzun vadede de çok kötü şeyler ile karşılaşmıyorlar illa ki. lakin royal canin, 5 üzerinden notlama olsa, 3 alacak bir mama.

içeriğine bak elindeki mamanın, arkasında yazıyor zaten. ilk beş madde, mamanın içeriğinde en çok bulunan şeyleri gösterir. o ilk beş maddende görebileceğin gibi önemli bir miktarı mamanın, mısır ve mısır gluteni. mısırı neden koyuyorlar, hakeza çok ucuz - etçil olan kedine yararı var mı peki, yok. protein kaynakları iyi de, kalkıp kediye bol bol mısır vermenin ve işlemden geçmiş mısır vermenin, anlamı yok. gidip veterinere sorsan da kediye gün içerisinde bol bol mısır vermenin anlamı olup olmadığını, o da sana "mısır ver, mısır gluteni de ver, çok iyidir, çok gereklidir kedi için" demeyecek. gene haddiden fazla filler var (fillerın türkçesi ne bilemedim şimdi bir an) ve yani, kedine bol bol gereksiz içerik vermek istediğini sanmıyorum. rice flour ve rice houls var ki mamaya en kötü biçimde pirinç koyma yolu olabilir herhalde. maddelerde gene wheat gluten göreceksin ki kediye ne zaman niye buğday veresin? tuz da maddelerde o kadar geride değil, o da çok iyi birşey değil.

yani royal canin hem iyi içerikler barındıran hem de özellikle ucuz olduğu için konulan bir sürü saçma sapan şey barındıran bir mama. hiç yoktan iyi, ama bulabileceğin en iyi mama değil, ne türkiye için ne de batı için.

çiğ etle beslemek iyi bir yol, türkiye'de yapmaktan çekiniyorsan da daha iyi bir mama ile beslemek kedi açısından daha iyi. yapmazsan kedinin başına birşey gelecek diye birşey yok elbette illa ki, ama yani, hayvanını daha iyi beslemeyi istediğini düşünüyorum.

hazır mamalar konusu açılmışken advance iyi mi ne diyorsunuz?

ben çiğ besleme konusunda bir bilgiye sahip değilim, benden daha tecrübeli kişiler sağlıklı olduğunu söylüyor doğrudur ama sanırım hazırlama konusu biraz zahmetli.

şimdilik advance ile besliyorum arada pişmiş ciğer ile filan.

nasıl advance iyi mi? :D

edit: bu da oğluşum obez değil ama dötü yaymış biraz dkjghdfg

i.imgur.com

Tartışmayı uzatmayacağım. Tik almak önemli değil, sadece benim tik almamam benimle sorununuz olduğunu gösteriyor, o yüzden belirttim. Saygısız davranan ben değilim. Ben gayet sakin bir üslupla sorular sormuştum. Bir konu üzerinde tartışabilme kabiliyetiniz yok belli ki, kavgaya çevirdiniz.

@kulkke Royal Canin orta kalitede diyorsanız, tavsiye edebileceğiniz iyi kedi mamaları hangileri? Araştırayım ben de tavsiye edebileceğiniz markaları. Tabi Türkiye'de bulabileceğim markalar tavsiye ederseniz faydası olur.

@m e l t e m ben olsam kullanacağım mamalar, orijen (eğer ki kedim hareketli değilse orijen yerine acana), fromm grain-free, merrick before grain, petcurean (gerçi hareketli değilse bunu almazdım), indigo moon ve belki de taste of the wild olurdu. bildiğim kadarı ile söylediklerimden üç tanesi türkiye'de var (taste of the wild, acana, orijen) ama diğerlerini bilemiyorum.

@neferkitty advance'in ikinci en fazla bulundurduğu içerik mısır gluteni imiş ve gene ilk beş madde içerisinde mısır gluteni haricinde mısır da var. yani illa ki kötü olmak zorunda değil ama iyi de değil. protein kaynakları iyi örneğin ama hem çok fazla tuz var hem de sunflower oil gibi gereksiz bir içerik var.

'filler' denilen madde yer kaplayıcı, yani mamanın dolgu malzemesi gibi düşünülebilir.

kedilerin ve köpeklerin tahıla ihtiyacı yok, protein ağırlıklı beslenmeleri gerekli, mamaların içine tahıl konulmasının sebebi mamanın içeriğini zengin göstermek ve mamayı 'doldurmak'.

içine çeşitli şeker ihtiva eden malzemelerin konulmasının sebebi ise petlerin o mamayı iştahlı iştahlı yemesi için, hatta bir noktada bağımlılık yapması için.

içine konulan çeşitli kimyasal koruyucular, renklendiriciler vs tamamen maliyeti düşürüp mamanın 'taze' kalma süresini yükseltmek için.

kopeklerdebeslenme.blogspot.com.tr bu siteden merak ettiğiniz mamanın incelemesine bakabilirsiniz, güvenilirdir.

fakat kuru mama denilen şey kedi ve köpek beslenmesi için uygun bir besin değildir, sürekli mc donalds yiyen bir insan ne kadar düzgün besleniyorsa bir kedi bir köpek de kuru mamayla o kadar düzgün beslenir.

bir mamanın pahalı olması da kesinlikle ve kesinlikle o mamanın iyi bir mama olduğunu göstermez, tekrar belirteyim örneğin proplan, hills, royal canin gibi mamalar sadece türkiyede pahalı olan ve cidden kötü mamalardır, içeriklerinde soya, kimyasal koruyucular, tatlandırıcılar, 'filler' denilen maddeler, kaynağı belli olmayan yan besinler, ne olduğu bilinmeyen kümes hayvanları vb. maddeler bulunmaktadır.

bu dediklerim belki bir mamada az diğer mamada çoktur fakat en azından türkiyede bulunan hiç bir mama pet beslenmesi için yeterli ve düzgün içeriğe sahip değildir.

bu kadar insanın barf demesinin sebebi de budur.

@Mackinaw barf daha iyimser bir yol, aksini söyleyemem ama yukarıda saydığım mamalar (türkiye'de kaç tanesi var emin değilim gerçi, ama üç tanesi var idi bildiğim kadarı ile) mısır, tahıl, çeşitli filler, şeker, by-product yahut başka gıda endüstrisi artıkları vesaire barındırmıyorlar.

taste of the wild ve orijen türkiyede bulunabiliyor diğerleri hakkında bi fikrim yok, içerikleri de diğer mamalara göre gayet olumlu fakat yine de fabrikasyon üretim oldukları için ne kadar güvenilir oldukları belirsiz, sonuçta temizmama üretime ilk başladığı dönemlerde fabrika turları düzenledi, hatta 'mamalarımızı tatmanızda kesinlikle bir sakınca yoktur' bile dediler ki bunun ne kadar büyük bir laf olduğunu diğer mamaların uyarılarına bakarak anlayabilirsiniz (bkz: not for human consumption).

yine de orijen ve taste of the wild ile bir hills karşılaştırılamaz mesela, içerik olarak hills direk çöp kalır yanında bu da bir gerçek kabul ederim.

fakat o kadar parayı mamaya vermek yerine petler gayet de zengin bir barf diyetiyle beslenilebilir, hazırcılığa kaçmamak gerek diye düşünüyorum.

fabrikasyon tavuklara sahip değil örneğin söylediğim mamalar, aynı zamanda gene by-product yahut insana verilemeyecek şeyler de barındırmıyorlar; "not for human" kısmı, insanlara satılması legal olmayan içerikler barındırdıkları için zaten. gene içerikleri ortada sonuçta, falan filan.

kendi adıma türkiye'deki fabrikasyon tavuklardan vermek yerine, kendi çiftliklerinde, hormonsuz ve kimyasalsız yetişmiş tavuklardan elde edilen iyi bir mamayı tercih ederdim hayvanımı beslemek için. ha, iyi et bulunabiliniyor ise türkiye'de de bir şekilde rahatça, birşey diyemem. paketlenmiş ve kaynağı belli barf mamalar da var örneğin - türkiye'de yok gerçi - yahut da bulunabilinecek çok iyi et kaynakları vesaire de var, çoğu yerde etlerin nereden geldiği, hayvanlara ne verildiği vesaire belli yahut nerede nasıl üretildiği belli meyveler falan da var, lakin bunlar türkiye'de ne kadar var bilmiyorum.

Orijen hakkında olumlu entry'ler olduğu gibi şöyle bir entry de var:
eksisozluk.com

Şurada da kötülemişler Orijen ve Acana'yı: www.mihav.com

"Orijen: Yine sanal alemde kullanıcılarca sıkça önerilen ürün Avustralyada gümrükten geçerken irradyasyona maruz kaldığından kedi ölümlerine sebep olmuş ve piyasadan toplatılmış. Tahılsız ve %70 etli olan ürün günlük önerilmemekle birlikte diş taşı, kurtlanma, kepekleşme gibi sorunlara sebep olduğu kullanıcılar tarafından bildirilmiş. Ayrıca mamanın kötü koktuğu ve bunu kullanan kedilerin tuvaletlerini az yaptığı ancak tuvaletlerinin kötü koktuğu da belirtilmiş. Yüksek üre ve böbrek rahatsızlığı endişesi bulunanlara önerilmiyor.
Acana: %35 protein oranına sahip tahıl içermeyen bir mama. Orijen ile aynı fabrika çıkışlı olduğu saptanmış ve aynı Salmonella tehdidi bu mamada da bulunmuştur."

royal canin'in de piyasadan geri toplatıldığı var - yani aynı zamanda royal canin'i de terketmen gerekiyor. orijen içine sinmiyor ise, başka markalar da var söylediğim.

gene oradaki entry, hareketsiz kedisine fazla geldiği şeklinde. hareketsiz kediye zaten bol proteinli mama verilmez, seçmesi gereken mama eğer ki aynı şirketin mamasını seçecekti ise, acana imiş. yanlış mama seçmiş hareketsiz kedisi için.

gene bahsettiğin olay, senin paylaştığın şeye göre markanın kendisinin yaptığı birşey olmadan, avustralya gümrüğünün gıdaları ışınlaması sonucu ortaya çıkmış birşey. türkiye gümrüğü işbu işlemi yapmıyor.

diğer sorunlar da, hareketsiz hayvanlara yüksek proteinli mama vermek ile alakalı. tekrar edeyim, hareketsiz hayvana yüksek proteinli mama verilmez zaten. orijen gibi yüksek proteinli mama yerine, acana gibi bir mama verilir. sayfadaki bir kısım kötüleme "kedileri şişmanlatıyor" şeklinde ki kediye göre mamayı ayarlayabilirsen, öncelikle mamaların kendi önerdiği miktarları esas alıp, oradan sonra da şişmanlıyorsa daha az, zayıflıyorsa daha çok vererek, kedi şişmanlamaz.

acana'nın salmonella olayı ise kedi mamaları ile değil köpek mamaları ile alakalı. köpekler de aslen sağlıklılar ise, salmonella'dan etkilenmezler de; fda test edilen örneklerde bulmuş, kuzulu köpek mamasında. ardılında firma tekrar göndermiş, fda birşey bulmamış, ban kalkmış. o bir yana, sürekli test yaptıklarını söylüyorlar zaten ve testler de negatif çıkmazsa göndermiyorlar. kuzu bulunmuyor bu arada zaten kedi mamasında da - o kadar çekiniyorsan ama doğrudan balıklı mama kullanabilirsin riski tamamen elemine etmek için. kendin bizzat almadıkça hakeza %100 emin olamazsın zaten - elindeki en iyi yol, mama ile besleyeceksen, bu markalara güvenmek ve sorun ediyorsan da balıklı mama kullanmak.

Ol bence çok zahmetsiz ve acısız bir işlem. İstanbul'daysan sadece Haseki ve Şişli Etfal'de yapıyorlar Avrupa yakasında.

Çok zayıf ihtimal. Bir şey olamayacaktır ama o ihtimali göze almaya değer mi? Hayır. Geri döüşü yok çünkü. Hem aşı beş yıl koruyormuş. Rahat rahat kedi mıncırırsın beş yıl artık :)

Her zaman aynı hikaye :( madem korkuyorsunuz, huylanıyorsunuz, niye sokakta kedilerle elleşiyorsunuz anlamıyorum, sonra böyle yazınca da biz kötü oluyoruz

Bence kendinizi korumak icin asinizi olun, hem sonrasi icin de rahat olur sizin için.

bence aşıya hiç gerek yok. 4-5 aylık yavrudan bir şey olmaz. kedinin kuduz olması ihtimali çok düşük. şu işinize yarayabilir:
www.mihav.com

tetanoz zaten kedi tırmalayınca yapılmaz, paslı demirlerden geçer tetanoz, onun için yapılan bir aşı o. yaptıracaksanız kuduz aşısı yaptırmanız lazım.

olacasan hemen ol. geç kalırsan 2 doz kuduz aşısı birden yapıyorlar o da zayıf bünyelerde yüksek ateş halsizlik vs yapıyor. çünkü vücuduna enjekte edilen yüksek sayıda yazıflatılmış mikrobu öldürebilmek için aşırı antikor üretiyorsun. ama bana kalırsa hiç olma kuduz öyle her yerde olan bir şey değil. tetenoz aşın zaten vardır heralde.

tetanozu da kuduzu da yaptirmaniz lazim. kuduzun riski alinmaz.
tetanoz icin de mutlaka pasli bir seyle yaralanmak gerekmiyor. clostridium tetani yani tetanoza sebep olan bakteri, her turlu acik yaradan, cizikten vs girebiliyor. derler ki bir gul dikeni bile tetanoza sebep olabilir...

ya sen güler misin ağlar mısın bilemem de, ben güldüm.

zamanla düzelecektir iyice sıçarsın gibi geldi bana uğraşırsan ama, boya konusunda sıfır bilgi ve deneyim saihibiyim.

turuncu mu oldu tepeler, renk bilgisi lütfen

tarçın bakırı denen renk. uzun zamandır bu renge boyuyorum. turuncu gibi bir şey işte. bugün kuaföre gitmeden önce dipleri koyu bakır, uçlara doğru açılıyordu. en uçlar sarı gibiydi. şimdi tepesi sarı, kalan tarafı tam istediğim renk.
hani sarıya boyatırlar da diplerden siyah kendi saçları gelir ya, sanki benim saçımın rengi doğal sarı da bakıra boyamışım, dip boyam gelmiş gibi bir durum var.

yok yok boyama tekrar. bi arkadasimin da oyle dipleri acik olmustu bi ara, sonra kendiliginden normallesti.

fotoğraf paylaşın plsss

Evet kusturma da açıcı içeren bi işlem. Bence diplerin açık olması kötü değil 2 hafta bekle diplerin çıkınca düzeltirsin olmadı. Dipteki doğal saçı platine de boyasan tutar, demek ki az bekleyiyomuşsun diplerde boyayı.

Yaklaşık 4 senedir kızıla boyattığım ve ne yaparsam yapayım koyultamadığım (2 yıkamadan sonra tekrar kızıla dönüyordu) saçlarımı bakıra çevirmek için kuaför bana tam da yazdığın işlemi uyguladı. Şimdi saçlarım bakır ve çok güzel.
Senin kuaförün saçlarının içine sıçmış, kaldı ki o kusturma parası da fazladır benim saçlarım için 100 lira istemişti. Tekrardan açtırırsan saçların yanabilir, sadece boya problemi olsaydı neyse diğer gün boyarsın geçer diyecektim ama açtırma olunca yanma riski var. Saçlarını fazla bekletmeden kusturma işlemini yaptığın kuaföre göstermelisin, mümkünse biraz çıkıntılık yap, bir dahaki sefere daha ucuza yapması gerektiğini söyle. Senin yapabileceğin bi şey yok, kuaför eli değmeli o saça.

bere tak kış geldi zaten

merhaba,
öncelikle geçmiş olsun.

veterinere gittiğinizde, ayrıntılı muayeneler yapılacak. mr, kan, biyokimya, dışkı, şüphelenilen bir durum olursa özel testler vs.
bunların yapılmasının amacı, krize sebep olan direkt epilepsi midir yoksa herhangi bir metabolik hastalık, sinir sistemi hastalığı, parazite bağlı vs bir sebep yüzünden mi krizler şekillenmektedir, bunu netleştirmek. bunlar netleşmeden, epilepsidir diyemeyiz. köpeğinizin ayrıntılı muayeneden geçirilmesini tavsiye ederim çünkü eğer asıl neden başka bir rahatsızlıksa, o hastalığa karşı bir tedavi uygulandığında sorun çözülecektir. diğer olası sebepler elenmeden epilepsi denirse, asıl hastalığın tedavisinin yapılmaması yüzünden bu ölüme kadar gidebilir.

şayet epilepsiyse, epilepsi sebebi tam bulunamayan bir hastalık olduğu için, net bir tedavisi de yoktur. özellikle kriz dönemlerinde sakinleştirici ilaçlar kullanılır ki bilinçsiz olduğu anlarda oluşabilecek yaralanmaların önüne geçilebilsin. ayrıca b ve c vitamini takviyeli özel bir diyete geçilir.

hayvan sahibine düşen şey, krizleri çok dikkatli bir şekilde takip etmek, hangi durumlar sonrasında krizlerin yaşandığını tespit etmek ve o sebepleri elinden geldiğince ortadan kaldırmaya, köpeği stresten, etkilendiği durumlardan uzak tutmaya çalışmaktır.
kriz anlarında sakin olmak, ortamda yüksek ses ve telaş ortamı yaratmamak, mümkünse hayvanı yan yatırmak, bilinci kısmen kapalı olduğu için yaralanmalar açısından (hem sahip kendisini korumalı, elini hayvanın ağzına yaklaştırmamak gibi. hem hayvanı korumalı, çevredeki vurabileceği cisimleri hemen uzaklaştırmak gibi) önlem almak gerekir.

uzun yıllardır takibi yapılan yedi vaka biliyorum.
telaşlanmayın. bir veteriner hekim desteğiyle ve size verilecek bilgilerle köpeğinizin hayatını normal devam ettirebilmesini sağlayabilirsiniz. burada en büyük iş size düşüyor. fakat ilk önce mutlaka ayrıntılı muayene yapılması, diğer hastalıkların elenmesi gerekiyor, bu çok önemli.

bence olmamalı. siyaset oynak bir şeyi ilişkinin tabanı yapmak saçma. bu dediğim fanatik olmayan kişiler için geçerli.

valla chp tabanlı ile akp tabanlı hayatta evlenmez bence.
çıkar ilişkisi, mantık evliliği hariç.

siyasi konularda evde tatlı ya da tatsız tartışmalar çıkar ama hobarey diyip öpüşüp barışılır yataklara yatılır.
din ayrılıklarında da sorun çıkmaz çift kendi arasında halleder. (çocuğun dinine aileler karar veriyor malesef) ama akrabalar arasında belli dönemlerde tatsızlık çıkabilir. mesela sünnet olacak mı çocuğun beynini yıkamayın kuran incil şunu bunu okutmayın imam nikahı vaftizde ılık suya batırın tarzında.
sonuçta kişilere bağlı hiçbir şey de olmayabilir.

aşk ile siyasi görüşün, mezhebin, dinin ne alakası var. Sen günlük hayatını uç noktalarda, fanatik biri olarak siyasi, mezhepsel veya dini bir hayat yaşamıyorsan bir bağlantısı olamaz.

CHP'nin de, AKP'nin de özlerinde aynı şeylere hizmet ettiğini bilmedikleri için o iş olmaz. Bilseler sıkıntı çıkmayacak ama işte, gel de anlat.

dinle ve kökenle bir alakası olmaz fakat siyasi fikir ayrılığı konusunda durmak lazım diye düşünüyorum.

kız ve erkeğin siyasi görüşleri önemli değil ama ailelerinin görüşleri önemli. Yani tabii burada fanatiklik de söz konusu. Üniversitedeyken solcu bir kız vardı, hem de baya tutkuluydu bu konuda, milliyetçilik ve faşizm düşmanıydı. Ama sonra bir gördük ki kız ülkü ocakları reisiyle evlendi. Çok mu ilginç? Hayır, çünkü kızın babası ağır ülkücüydü, kız üniversitede kişiliğini ortaya koyacak yer arıyordu.

yani demek istediğim nokta şu evlenecek olan kız chp'li ailesi de chp'li ve karşı aile de tamamen akp'liyse ciddi sorunlar çıkar.

yazarın öykü anlatıcılığı iyiyse kaymak gibi okuyorsun kitabı. farkında olmadan bitiyor. tuvalette, otobüste, ekmek sırasında bile gidiyor.
klasik olmuş kitap/yazarlarda genelde öykü anlatımı iyidir, demek istiyorum ama beni çok zorlayan kitaplar da çıkmıştı.

bunun yanında kitap okurken etrafta olan dış faktörler de önemli. bilgisayar ve internet direk baltalıyor, ya da tatil yöresindeysen de sıkıntı.

önce kitap okumayı ciddi olarak sevmek lazım ki, sonra tarih ya da başka tür zorlayıcı kitapları okuduğunda da içinde şevk olsun. sevmek için de sana hitap eden kitapları bulman lazım.
bilemedim. kafam da karıştı. bu sorunun muhtemelen x sayıda farklı cevabı vardır. ben askerdeyken -yedek subaydım- can sıkıntısından kitap okumaya başladım, öyle o alışkanlığı kazandım. öncesinde sadece sıkıntılı dönemlerde kafa dağıtmak için okurdum.

Okudukça kendinizi kitaba daha çok vermeyi öğrenirsiniz, iyice alışkanlık kazanınca da pek çok ortamda okuyabilirsiniz. Ben her yerde kitap okuyabilenlerdenim, ama bu her kitabı her yerde okurum demek değil. Romanlara her yerde kendimi kaptırabilirim, çünkü bir olay örgüsü, merak ettiren bir şeyler var. Tarih kitapları gibi kitapları ise evde rahat bir koltukta, sessiz ortamda okurum. Yani olay neyi nerede okuyabileceğinizi bulmak. Sessiz ortam bulmak zorsa, evde televizyon ya da bilgisayar başında geçirdiğiniz vakitten biraz kitap okuma zamanı yaratabilirsiniz.

Edit: Verimli okumak deyince, ben her türlü kitabı sevdiğim yerlerin altını kurşun kalemle çizerek okuyorum. Hafızam rezalettir, okuduklarımı çok kolay unuturum. Ama arada daha önceden okuduğum bir kitabı elime alıp altını çizdiğim ya da işaretlediğim yerleri okumak hoşuma gider. Belki siz de öyle bir şey yapabilirsiniz.

romanlari falan beni cok ciddi etkilemedigi surece unuturum, unutmayayim diye de ugrasmam zaten. okurken aliyor insan ondan almasi gerekeni.

akademik kitaplarda ise durum soyle, o kitabin alaniyla ilgili bilgime gore farkli stratejiler uyguluyorum. kitap eger cok iyi bildigim bir konudaysa hizli hizli okuyup ilgimi ceken yerlere odaklaniyorum sadece. kendime cok guvenmedigim bir alansa cok hizlanmadan okuyup geciyorum, bitirince de onunla ilgili yazilmis duzgun yazilari bulup okuyorum, gerekirse tekrar donuyorum. benim seviyemin ustundeyse, once kitabin ozetlerini, review'lerini falan okuyup neyi anlattigini dogru duzgun anliyorum. sonra kitaba baslayinca cok daha kolay oluyor ama yine de bazen anlamadigim bir sey icin gidip "bu neymis" diye arastirdigim, hatta bir kitabin ortasinda durup, onu anlamak icin baska bir kitabi okuyup bitirip ana kitaba geri dondugum oluyor.

gerçek hayatla bağlantılarını kurmaya çalışın okuduklarınızın.

teşekkür ederim on numara şeyler yazmışsınız. sormak istediğim akademik, ya da tarihi, gerçekten akılda tutulması gereken bilgiler içeren kitaplardı. yoksa romanları ben de neredeyse her yerde okuyabilirim, sonuçta filmler gibi o an gözünde canlanıp daha sonra "mutlaka" hatırlaman gerekmiyor.

gerçekten öğrenmem gereken bilgileri içeren kitapları ise "altını çizme", "kitap hakkında eleştirileri okuma" vs yöntemleri kullanarak okumayı deneyeceğim.

istediğim böyle türk sınav mantığı ile okuduğum şeyi o sabah hatırlayıp sonrasında unutmak değil de, gerçekten öğrenmek. denemeye devam, kendime uygun bir yol bulana dek.

her ortamda ve tam konsantre okumak tecrübeyle edinilen şeyler, vücut geliştirme gibi düşün, zaman ilerledikçe daha yüksek ağırlıkları harekete daha az dikkat ederek ama daha nizami şekilde basarsın. vücut geliştirme ile kitap okuma arasında kurabileceğim bir diğer analoji de body'cilerin 'no pain no gain' mottosu. yani acı yoksa gelişme yok, kıçını kırıp oturacaksın ve kendine koyduğun hedef süresince kalkmadan okuyacaksın. süre zamanla artacak.

kalıcı olması ise apayrı bir mesele... şu anda mesleki bir kitap okuyorum ve kitabın dörtte biri kadar not çıkardım. önemli ve anlaşılması nispeten güç kitapları, özellikle denemeleri bitirdikten sonra bir kez daha okurum. (schopenhauer tekniği) kesinlikle değiyor, anlayışın çok daha kalıcı ve derinlemesine oluyor.

@sakura izlediğim ve tamamını anlamadığım filmleri bir kaç gün arayla tekrar izliyorum demek ki mantık aynı :) not çıkarmayı ben de düşündüm ama sırf genel kültür olsun diye öğrenmek istediğim şeyleri de sınava hazırlanır gibi okuyup tadını kaçırmak istemiyorum. şu anda bertrand russell'ın "iktidar"ına başladım mesela. çok tatlı kitap

bence benimki kadar olmasa da not çıkartabilirsin, mesela konuyu özetlediğini düşündüğün cümleleri yazabilirsin, veya güzel bir paragraf okuduğun zaman o sayfaya bir postit vs. yapıştırabilirsin. ufak çabalarla bile kalıcılık hatırı sayılır oranda artıyor.

bir daha okuma muhabbeti biraz psikopatça çok zaman alıyor. genelde metrobüs gibi yeni bir kitabı pür dikkat okumaya pek elverişli olmayan ortamlarda yapıyorum.

beğendiğiniz yazarın diğer kitaplarını da edinmek faydalı olur bence.

Karanlıkta okumak daha iyi diye duymuştum burda, ünlü yazarlar bilmem neler oyle yaparmış odaklanmak için. İsigi kapat bir mum yak geç basına oku o ışıkta.

Denemek bedava

Sağlık boyutuyla ilgili "up up up"
ve naçizane; köpeğin yolun ortasına gitmesini engellemek adına geniş bir alanda çıkmamasını sağlayacak şekilde tutarsanız hem göz önünde olur, hem alışması sağlanır. (ne bileyim büyük bir bahçede tutmak gibi. olanak varsa tabii. yoksa yine mümkün mertebe alanı geniş tutup bağlayabilirsiniz. nihayetinde iyiliği için)

vallahi olayın fizyolojik boyutunu, kuyruğun yapısını vs. bilmiyorum ama kuyruğunun acıyıp canının yandığını gözlemlerseniz kuyruğunu sabit tutacak bir tahta parcasi vb. biseye baglmak iyilesme surecini hizlandirir belki; eger zedelenme varsa.; insanda oyle yapilir ya. Bu süre icinde bir yere baglamayi becerebilirseniz daha da iyi olur herhalde.

eninde sonunda veterinere götürmeniz lazım. çünkü hasara göre kuyruğunun kesilmesi gerekebilir. bir de bulunduğunuz kasabanın belediyesine ulaşmaya çalışın. büyükşehirlerdeki gibi bir veteriner hizmeti olmasa da hayvancılık yapanlara hizmet veren bir veteriner olması lazım.

bir not: kuyruk kesilmesi köpeklerde çokta kötü sonuçlar doğurmaz. tabii tercih edilesi bir durum değildir ama kesik kuyruklu bir köpek hayatını hiçte zorlanmadan devam ettirebilir. kuyruk kaybında sorun yaşayanlar kediler.

veteriner kliniği olmayan yerlerde de mutlaka devletin görevli bir veteriner hekimi vardır. her köye bir veteriner hekim projesi dahilinde neredeyse veteriner hekimin ayak basmadığı yer kalmadı. ulaşmak için bulunduğunuz yerin eski tarım il/ilçe, şimdi gıda tarım ve hayvancılık olan binasına gidebilirsiniz. böyle bir bina yoksa, ya da nerededir bilmiyorsanız belediyeye sorabilirsiniz. devlet hekiminin böyle durumlarda muayene etme, tedavi etme zorunluluğu yok fakat siz ulaştığınızda geri çevireceğini zannetmiyorum. yardımcı olacaktır.
başka sorunlar yaşanırsa ya da böyle küçük yerlerde yaşayan arkadaşlar varsa akıllarında olsun.

benim kedime et yani protein dokunuyordu, kaşıntısı artıyordu

market mamaları kediler için zararlı. hele ki hassas bünyeli, tedavi gören bir kedi için

abi bir kere yedi yaa :/ sorun olacak mı? @jhonny ee ne yediriyordun ki? etli mama falan yyemiyor muydu hiç?

deri hastalığı olan kediler uygun mamayla beslenmeli. tedavi gördüğüne göre sanıyorum bir veteriner kliniğine gidiliyor. hekiminiz profesyonel bir mama tavsiye edecektir. market mamaları tamamen sağlıklı hayvalarda dahi problemler yaratıyor. ben kimseye tavsiye etmiyorum o mamaları. ne kadar deri hastalığı, karaciğer, böbrek hastalığı olan hayvan var, çoğunun geçmişine baktığımızda market mamalarını görüyoruz. direkt bu mamalar sebep oluyor diyemeyiz elbet, bunun araştırılması lazım fakat etkili olduğunu düşünüyoruz. üç kiloluluk bir market maması ortalama 35-45 lira civarında. profesyonel mamalar 65-80 lira arasında. fark çok gibi görünebilir fakat ortalama 35-40 gün kadar gider 3 kiloluk mama. ayda 80 lira gibi bir ücret tabii ki hayvan sahiplerini zorlayabilir fakat imkan varsa, lütfen market mamalarını kullanmayın.

bir kereden bir şey olmaz elbet.

alerjik hassas bünyeli kediler için özel mamalar var, aslında iyileşene kadar onlardan yiyebilir. veterineriniz ne diyorsa onu yapın.

kaliteli mamalar petshoplarda kilo ile satılıyor. normal fiyatlarından daha ucuza geliyor öyle olunca.

internet üzerinden pdfe tıklayıp kaydeti deneyebilirsin dosya sayısı az ise, word olsa bi fikir yürütülürde pdf te ilk defa gördüm böle birşey, adobe u güncelleyerek dene yada indirdiğin rar bozuk olabilir

1. pdf programını kaldır tekrar kur.
2. hala olmuyorsa farklı bir pdf programı kurup dene. (foxit pdf deneyebilirsin beleştir.)
3. dosyayı eksik indiriyor olabilir, sorunsuz indirdiğine emin ol.
4. işletim sistemin 64 bit olduğu halde 32 bit winrar kullanıyorsan programı sil ve 64 bit versiyonunu yükle.
5. arkadaşının yolladığı pdf dosyası hasarlı olabilir, tekrar yollamasını rica et.

benim aklıma gelenler bunlar

foxit işe yaradı. çok teşekkürler :)

Agustosta basvururuz, ekimde gireriz, muhtemelen ilk hafta pazar

Abone olduk indirim yapsa allahsizlar bari


Atip tutmak sakincali tabi, utandim

eylül 1 sınav tarihi

OSYM sistesine göre 01.09.2013 sınav tarihi

15.07.2013
24.07.2013 -başvuru

teşekkürler.

tütün sar.

azerbeycan'dan gelen davidoff güzeldi.
bir de tasarruf lazımsa: sarma sigara :)

marlboro red box alıyorsanız, winston box kaçak almanızı öneririm. tat iyi gayet.
davidoff bence felaket kaçakta.

tütün +1

biz bunlara dünya sevimlisi kedi diyoruz da. içleri rahat edecekse, çok yuvrlak gözlü sırıtık suratlı olmaları nedeniyle british short hair kırması derim. böyle.
images03.olx.ae

Oyyy çok sevimli. Normal sokak kedisi ama çooooooook tatlıymış:)

Ekleme: Sokak kedisi diye almamazlık etmesin, süper tatlı bir hayvanmış çünkü.

kesinlikle melez. ama çok güzel bir hayvan olur büyüdüğünde. bence alıp beslesin

gözleri sürmeliymiş ne güzel :) minyon gibi de. çok tatlıymış. kedi işte :)

hocam sokak kedisi ev kedisi ayrımı mı var, siktir et.
köpek olsa yine bi noktaya kadar anlarım, eğitimidir, evi sahiplenmesidir, saldırganlığıdır vs. diye de. kedi kedidir.

gamsız, kendi sikine düşkün, canı istedi mi oyun oynayan, istemedi mi patiyi atıp bela siken asil hayvan. bahçeli evimde 20 tane falan kedi beslemişimdir totalde, alayı da sokak kedisi. ama her birinin kendine has özelliği vardı görünüş olarak. ama alayına mamayı verdin mi, aynı hayvan oluveriyorlardı :))

alsın beslesin çok sevimliymiş bence. cins mi değil mi diye bakmasın.

parodontax al. signal hiç güzel "deyil".

ben denedim onu hiçbir işe yaramıyor beyazlatma konusunda. bir milyonculardaki beyazlatıcı macun bile daha etkili.

valla bende kullandım ve bende işe yaradı, belki herkeste aynı etkiyi göstermiyordur. piyasada onun kadar beyazlatan bulamadım henüz.

kısa süreli beyazlatıcıların hepsi zararlı

ben kullaniyorum

hic bir farkini gormedim. sabun gibi kotu bir macun

parodontax tavsiye ederim. tartismasiz cok iyi bir macun

bu tarz ürünler dişlerinize uzun vadede zarar verir. bugün beyazlatırsın, yarın dişlerin zarar gördüğünden iyice sararmış hale gelir, toparlanamaz olur.

colgate pro-relief beyazlatıcı etki yi alırsan sadece 2-3 fırçalamada farkı görürsün.

sir ağda. ve bilen biri yapmalı. marka olarak mutlaka depilissima..marketlerde fln bulunmuyor malesef profesyonel ürün olduğu için. kuaförler kullanıyor.

sir ağda ama kendiniz yapacaksanız, ısısının yüksek olmamasına dikkat edin. ısı yükseldikçe uyguladığınız bölgenin kararma ihtimali artıyormuş.
marka olarak bilemiyorum fakat kuaförlerde kullanılan altın renginde bir çeşidi var. tanıdığınız falan varsa sorabilirsiniz. spatulayla sürüp, on saniye kadar bekliyorlar, ağda kuruyor, sonra elle çekiyorlar, bez kullanmadan. ondan bulabilirseniz çok rahat halledersiniz.

pudralı sir ağda. en iyisi veet bence.

hangi ağdayı kullanırsanız kullanın sakın o yağlı temizleme mendillerini kullanmayın o bölgede, direk mantar yapar.

olimpos't giriliyor. serin sadece biraz.

iki haftadır falan yoğun olarak giriyor insanlar. bir ay kadar önce sadece turistler cesaret edebiliyordu. akşam üzeri deniz daha sıcak olur.

dilek gerçekleşmez ki usta batıl inanç bunlar.

bence,

tanrılara kurban etme felsefesinden türemiş

her şey karşılıklı çünkü.

Kendinden bir şey kaybetmek istemiyorsan, dua diye de bir gerçek var. Koşulsuz karşılıksız yalnızca gerçek yaratıcıdan istersin. Beze,çula,çaputa ihtiyacın yoktur zaten.

"magic comes with a price", şayet büyüye dileğe inanıyorsanız.

dileğin diyeti gibi bir şey olsa gerek.

gecedne beri aynı durumdayım.. sisti bogaz gece.. sabah boynumu bile donsuremiyordum.. biseyler icince yumusadı.. doktora gittim , antibiyotik yazdı.. demem o ki dikkat et.

psikolojik değildir gibi. yutak kısmında ya sıcak/soğuk sıvı, ya sert gıda ya da bakteriyel kaynaklı bir yangı oluşmuş muhtemelen. fırsatınız varsa doktora gitmeniz en iyisi. gidene kadar da asitli içeceklerden, sert gıdalardan ve kullanıyorsanız sigaradan uzak durmakta fayda var.

teşekkürler. gerçekten anlamlıymış o halde taksim meydanı.

www.sendika.org burada güzel anlatıyor.

'77 1 mayis'i aydinlatilabilse, taksim disinda kutlama yapilmaz.

kurumasını bekleyin. 1 hafta bekleyin bence en az. muhtemelen çalışabilir ama içini açıp zarar vermeden kurutmak daha makbul. oksitlenme vs olabilir. normal bir televizyoncuya gotur sakın fişe takma o adam bakıp kurutsun bence. ayrıca sac kurutma makinesi gibi sıcak üfleme yapan şeylerle sakın üfleme.

bir hafta falan bekleyip bi tamirciye götürelim bari.. şu an için yapılabilcek bir şey olsaydı keşke

tamirciye götürmek için 1 hafta bekleme, hemen götür. oksitlenme yapmadan temizlesin. tamirciye götürecek olayın yoksa 1 hafta bekleyip şansını dene

Bence daha fazla beklememelisiniz.1 hafta suyun içinde kalmış.Bu sıradan bir sıvı teması mevzusu değil.Tamirciye ne kadar güven olur bilmiyorum ama mümkünse kendi servisine göstermenizi tavsiye ederim.

üzgünüm sizi üzeceğim, ama bence hiç zorlamayın, yenisini alın, daha ucuza gelir.
onarılmayacak bir arıza için açma kapama parası vs. ıvır zıvır ödemeyin.

enee. ben anneme ''bu televizyon gitmiş'' diyemem, zaten morali acayip bozuldu. bakıp bakıp gözleri doluyor televizyona.
o zaman beklemeden götürelim tamirciye bari. ya tanıdık tamirci de yok şimdi biz zaten anlamıyoruz, oynatıcaklar bizi.. kaç para olur bunların tamiri ondan da anlamayız. of ya durduk yere işe bak.
bu açıp bakmaya falan ne kadar alır tamirciler? ortalama da olsa fiyatlar söyleseniz biliyorsanız... biz tamamen uzağız çünkü konuya

astarı yüzünden pahalıya gelecek bence...

marka model söyleseydiniz yardımcı olabilirdik mesela..

modelini bilmiyorum da marka sony.

İmkanı olacağını sanmıyorum kurtarmanın.

garantisi bitmiş evet. açıyorum o zaman ben bunu? tornavidayla giriyorum. daha kötü olamaz herhalde di mi?

açtım valla. arkasını söktüm kenara koydum. yerdeki her şey küf içinde kalmıştı ama televizyonun içinde hiç küf olmamış. su var ama. çevirdik diğer tarafa. böyle evire çevire bütün suyu boşalsa, sonra kurusa... bi de çalışsa ne olur sanki :))

10-20 kilo pirinç alıp yatırın içine.

Kardeş garantisi olsa napıcanki zaten bunu su bastı ama garantiden bi hallediverin demeyi düşünmüyorsun değil mi? Bu arada napacağını söyleyeyim uzun süre kurumasını bekle arkasınıda açmışşın tamamdır çok kurcalama baktın çalışmıyor tamirciye falan götürmüyorsun bizzat yaşadım yenisi parasını istiyolar sadece panel denilen ekrana. Hayır götürsende boş yere servis parası vereceksin ondan diyorum.

git 2 tane balık al,sabah akşam onları izle sıkıntın geçer,veya yavru bir kedi al, kediyle oynaması,onunla uğraşmak epey keyifli oluyor.

bir erkek bulup seviş.

puzzle belki... çerçeveletip duvara falan asarsınız sonra kalıcı olur

Yürüyüş faydalı olabilir. Fakat yürüyüşe çıkmadan önce sizi yıldırmaya yönelik "şimdi kim giyinip de çıkacak boşver" gibi cümleler aklınızdan geçebilir. Lütfen bu cümlelere yenilmeyin, yürüyüşünüzü yapın. Yürüyüşün ardından iyi hissedeceğiniz fikriyle kendinizi motive edin. Yürüyüşünüz bittikten sonra sevdiğiniz, sizi mutlu hissettirebilecek birisiyle ufak da olsa bir telefon görüşmesi yapabilirsiniz (yüzyüze görüşme şansınız yoksa). Tercih ettiğiniz temizlik, kurabiye yapmak gibi aktiviteler hep kapalı ortamda olduğu için sıkıntınızı gidermenizde faydalı olamamış olabilir. Artı, enstrüman çalabiliyorsanız ona yönelebilirsiniz. Meditasyon, yoga vb. ile aranız nasıl bilmiyorum ama internetten bazı rahatlatıcı egzersizlere ulaşabilirsiniz, denemekle bir şey kaybetmezsiniz hem değişiklik olur.

Bunların hepsi kısa vadeli, günü geçirebilmeye yarayacak çözümler. Uzun vadede sıkıntılarınızı ertelemeyin. Kolay gelsin.

Bir sikime benzemiyor, piyasa köftesinin baharatlısı gibi oluyor. Onun yerine klasik usul yapın.

bence de tadı pek güzel olmuyor.

ben severim güzel olur. biraz köfte harcı biraz da kendi eklediğiniz baharatlarla.

çok tuzlu.

Bence çok güzel. alışmak lazım sadece.

@golgem var iyi ki golgem var ne ekliyeyim mesela?

bir kereliğine deneyeceğim bakalım.

kimyon, pul biber, karabiber falan. ben kekik manyağı olup tostuma bile kekik koyduğumdan kekik de koyuyorum.

bence bir kısmıyla falan deneyin zira tadı çok kötü. hepsi ziyan olmasın

madem bir duyuru açtık sonucunu da yazalım bari.

yoğurduktan sonra harcın bir kısmının elime yapışması pek hoş olmadı. temizleyene kadar geberdim.

köfte fena değil. tuzlu gelmedi bana. biraz kekikle pul biber ekledim yakıştı. yoklukta gideri var.

6.5/10

kızgınlığı bitmeden kısırlaştıramazsınız.

kısırlaştırılabilir. çok şahit oldum.

kısırlaştırılır